üsküdar mı cihangir mi
üsküdar mı cihangir mi
üsküdar mı cihangir mi
Aslında Üsküdar, tarih boyunca hep Cihangir'in önünde olmuÅŸ. 1990'ların ortasından itibaren ise Cihangir, medya desteÄŸiyle Üsküdar'a çalım attı!Ancak yeni sakinleriyle Üsküdar, yeniden revaçta. Üsküdar'ı daha çok gelenekçi diyebileceÄŸimiz isimler tercih ederken, Cihangir'in sakinleri sol gelenekten gelen ünlülerden oluÅŸuyor.Mesela Yahya Kemal denilince akla Üsküdar gelir. Onun için için Cihangir'in bambaÅŸka bir yeri vardır. Ama Cihangir'den gördüÄŸü Üsküdar'a da methiyeler dizer: "Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangirden bak! / Bir zaman kendini karşındaki rü'yaya bırak!..."
Bu isimlerin bazılarına 'Neden bu semt?' diye sorduk. İşte aldığımız cevaplar...
BeÅŸir AyvazoÄŸlu (Yazar): Salacak sahilinde yürümek ve güneÅŸin batışını yahut güneÅŸ batarken vapurla dönüyorsanız Üsküdar evlerinin camlarındaki yangını seyretmek, KuÅŸkonmaz Camii civarındaki sahil kahvelerinden birinde oturup çay, kahve içerek oltacıların heyecanına ortak olmak, sevimli Üsküdar çarşısında gezinerek alışveriÅŸ etmek, Mihrimah, GülnuÅŸ Valide veya Atik Valide camilerinden birinde cuma namazı kılmak, ara sıra uÄŸrayıp Aziz Mahmud Hüdai'ye selam vermek, eski Üsküdar sokaklarına dalıp hâlâ nefes alıp veren geçmiÅŸi hissede hissede yürümek, Çamlıca'dan yahut Fethi PaÅŸa Korusu'nda BoÄŸaz'ı ve karşı sahilleri seyretmek...
Ä°skender Pala (Yazar): "Biz BaÄŸlarbaşı'nda oturuyoruz. Evimizin manzarası yoktur ama en azından vapurla yolculuk yapabilir konuma gelmek, Ä°stanbul'da yaÅŸamak için önemli bir göstergedir. Tarihsel arka planı bu semte bir kimlik biçmiÅŸ ve o kimlik dolayısıyla Üsküdar'da ruhunuzu okÅŸayacak pek çok ÅŸey bulabilmeniz mümkündür. Ä°stanbul'un baÅŸka semtlerinden daha iyi olduÄŸu söylenemez, ama daha kötü de deÄŸildir. Bu coÄŸrafyada Kabe toprağı diye tanımlanacak bir yerde oturmak hiç olmazsa mukabele usulü okunan bir ezan duyabilmek, biraz yukarıya çıktığınızda bir sadaka taşıyla, bir saka sebilini aynı anda bir yerde görebilmek, yahut derin boÅŸluklar ve uzaklıklar arasında uzayıp giden serviler altında bir ölümü hissedebilmek bu semtte çok kolaydır.
Nuriye Akman (Gazeteci-Yazar): "2003'ten beri Üsküdar'dayım. Biz DoÄŸulu toplumuz, kökenimiz Asya'dan geliyor. Gözümüz ise hep Batı'da... Üsküdar bana bu duyguyu hatırlatıyor. Bir de Üsküdar'ın hemen giriÅŸi Harem'dir. Bu çok manidar. Harem, Mekke'yi simgeler ve padiÅŸahın Mekke'ye gönderdiÄŸi Sürre Alayları'nın toplanıp yola çıktığı yerdir. Bu nedenle kendimi biraz kutsal bir yerdeymiÅŸim gibi hissettirir. BeÅŸiktaÅŸ'tan Üsküdar'a geçtiÄŸim ve ayağımı Üsküdar toprağına bastığım an huzur duyarım."
Kenan Işık (Sanatçı): Kandilli uykularda yüzerken ışıldayan Bebek Arnavutköy ve Rumeli Hisarı, söylemesi biraz ayıp ama evimizin terasında, mutfağında, çalışma odasında da aynı sihirli manzara vardı. YürüyüÅŸe çıkılırdı, hemen Adile Sultan Sarayı'nın yanından kıvrılınca mor salkımların, erguvanların baÅŸ döndüren cümbüÅŸü içinde BoÄŸaz'a iner, insana kendini bir heykel müzesinde hissettiren 10-15 mezarın kıblesine dikilmiÅŸ mezar taÅŸları... CümbüÅŸ devam eder, Kandilli Camii'nin içinden sahile inersiniz. Kıbrıslı Abut, Kont Ostrogot vb. yalıların önünden yol bitene kadar yürürken geçmiÅŸ zamanları düÅŸünürsünüz. Döner iskeledeki bankta oturur, bir sigara tellendirirsiniz belki.
Ä°smail Kara (Yazar): 15 yıl Ä°cadiye'de Kuzguncuk'a inen bir cadde üzerinde oturdum. Uzaktan da olsa BoÄŸaz'ın havasını fark ettim, aÄŸaçlı dik yokuÅŸlarını gördüm. 1995'ten beri de ev Bulgurlu'da Fakülte BaÄŸlarbaşı'nda. Her ÅŸeyden önce Üsküdar vapurunun, iskelenin ifadelere sığmayacak kadar geniÅŸ ve derin bir tarihi var içimde. Hatıralar, insan yüzleri, eda ve sadalar, kokular, renkler, rüzgâr... Büyük yapılardan daha çok mütevazı unsurları sevdim Üsküdar'da; bodur mescitler, küçük türbeler, eÄŸilmiÅŸ bir mezar taşı, hâlâ tanınabilecek metruk bir namazgâh, servi, eli belinde ahÅŸap ev, yarıya kadar topraÄŸa gömülü çeÅŸme, yokuÅŸ yukarı ve tatlı dönemeçli taÅŸ sokak, tekke kalıntıları, mor salkım, boÅŸ ve düzensiz bahçe, tatlı su, Trabzon hurması...
Halit RefiÄŸ (Yönetmen): "Cihangir'e 1967'de taşındım. O tarihte benim için en çekici tarafı meslektaÅŸlarım Metin Erksan, Atıf Yılmaz ve Duygu SağıroÄŸlu ile komÅŸu olmaktı. Cihangir meslek alanım BeyoÄŸlu'na, baÄŸlantım olan o zamanki Güzel Sanatlar Akademisi, ÅŸimdiki Mimar Sinan Üniversitesi'ne eÅŸit uzaklıktaydı. Merkezî bir konumdaydı. Cihangirlilerin kedilere olan düÅŸkünlüÄŸü de benim bu semte olan baÄŸlılığımı güçlendirdi. Gurbet KuÅŸları, Kurtar Beni, Fatma Bacı, Gelinlik Kız gibi birçok filmimde Cihangir'i mekân olarak kullandım. Bizim için yaÅŸanması gittikçe sıkıntılı hale gelen Ä°stanbul'da kalmak zorunlu ise, gene de Cihangir'den baÅŸka bir semte taşınmayı düÅŸünmüyoruz."
Orhan Duru (Yazar): "Cihangir tarihi dolayısıyla Ä°stanbul'un çok önemli semtlerinden biridir. Öncelikle Cihangir semtinin adı Kanuni Sultan Süleyman zamanına dayanır. Ne yazık ki onun çok parlak olan ÅŸehzadesi, Sultan Süleyman tarafından öldürülmüÅŸ ve bu nedenle semte Cihangir adı verilmiÅŸtir. Bu acıklı öykü tarihimizde unutulmamıştır. Semtin dokusu, atmosferi, havası, semtte oturan insanlar ve yaÅŸam biçimleri kendine özgüdür. Cihangir'in özellikle hayvanları, kedileri ve köpekleri birbirleriyle güzellikte yarışırlar. Cihangir benim için her yere yakınlığı ile rahatlık ifade ediyor."
Sezer Duru (Yazar): Evin arkadaki geniÅŸ balkonundan eski Ä°stanbul silueti bütünüyle gözüküyordu ve bu da insanın içini açıyordu, çünkü benim için Ä°stanbul demek sur içi kenti, eski Ä°stanbul demektir öncelikle. Yayınevlerinin çoÄŸunun da buralara, yani BeyoÄŸlu'na taşınması, her ne kadar CaÄŸaloÄŸlu atmosferini kökünden kazıdıysa da, bizim gibi yazıyla uÄŸraÅŸan insanlar için iyi oldu. Yürüyerek Karaköy'e, Eminönü'ne, Tophane'den tramvaya binilerek hızla Sultanahmet'e ve Kapalıçarşı'ya gitmek çok kolay. Bir de Avrupalı, özellikle de Fransız ve Alman sakini vardır ki, bu da semte kozmopolit bir hava verir."
Emine Ceylan (FotoÄŸraf Sanatçısı): "Elbette Cihangir'de oturmayı seçmemde semtin tarihi, geçmiÅŸi, dokusu, atmosferi etkili oldu. Yalnız oturmuyorum, orada çalışıyorum da. Cihangir'in eski çatılarına bakarak, adeta tanıdığım, kimi kez doÄŸumuna, büyüdüklerine tanık olduÄŸum martılarla içli dışlı yarenlik(!) ederek, uzakta sisler içinde görünen Saint Antuan Kilisesi'ni seyrederek kahvaltı ediyorum. Ezan seslerine kilisenin çan sesleri karışıyor. Atölyemin karşısındaki Kahvedan, Özkonak Lokantası, BeyoÄŸlu'ndaki Kaktüs, Aslıhan pasajındaki sahaflar, Homer ve Simurg Kitabevi, Pera Müzesi, altındaki güzel kahve, Santa Maria Draperis Kilisesi, balık pazarı, Hüseyin ve Sait'in eskici dükkanları, Çukurcuma'daki Åželale'nin dükkanı sıklıkla uÄŸradığım yerler."
Mehmet Güleryüz (Ressam): "2000'den beri Cihangir'deyim. Burası eskiden beri seçkin bir semttir. Atalarımın hatırlarında da çok önemli bir yeri vardır. Ermenilerin, Rumların ve Türklerin birlikte oturduÄŸu bir semttir. Ä°stanbul'un yapısı bu birliktelik üzerine kuruludur, Cihangir'de bunu daha çok hissedersiniz. Åžimdilerde daha çok sanatçıların oturduÄŸu bir yer oldu. Yeni açılımlar, kafeler var. Ben doÄŸrusu oralara gitmiyorum, eski eserleri araÅŸtırdığım Çukurcuma'da gezmeyi severim. Semt degrade edildi, baÅŸka bir rütbeye çıkarılıyor, aktüel rütbe diyelim buna. Moda haline getiriliyor. Ancak burada yaÅŸayanlara karşı haksız bir küçültme olduÄŸunu da söylemeliyim. Hem onların hayatına özeniliyor, dedikodusu, magazini yapılıyor, hem de en ufak bir yanlışları görüldüÄŸünde kötü bakılıyor. Bu da bizim aşırılıklarımızla ilgili; ya gereksiz yükseltir ya da gereksiz alçaltırız.
Haydar Ergülen (Åžair): "Cihangir'e 'eÅŸ durumu'ndan geldim desem yeridir. 13 yıl olmuÅŸ geleli. O zamanlar ÅŸimdiki gibi pek revaçta deÄŸildi semtimiz, yüzü gözü bunca açılmamıştı daha. Taksim'in hemen yanında, hafif mahcup, içedönük, hanım hanımcık bir ev kızı gibiydi. Bohemler, entelektüeller, enteller, yabancılar, ama en çok da dizi filmciler baÅŸtan çıkardı semtimizi, 'yarı meÅŸhur ünlüler cenneti'ne dönüÅŸtü. Evler baÅŸtan çıkınca kiralar durur mu, onlar da aldı başını gitti! O yüzden belki de Cihangir'deki son yılımızdır bu. FiruzaÄŸa kahvesine giderim ara sıra ve sabahları çok erken. Kızımız Nar doÄŸduÄŸunda geçen yıl parka götürürdük, o da yıkıldı, yolgeçen hanına dönen Cihangir'e otopark lazım! Ben de 2010 Ä°stanbul projesi için Cihangir üstüne bir kitap yazacağım, Yahya Kemal'in "Git bu mevsimde, gurup vakti, Cihangir'den bak!" demesinin tersine, belki de taşınıp Cihangir'e uzaktan bakmak daha iyi olur!"
Lale Müldür (Åžair): Cihangir'de oturmamın baÅŸlıca nedenini, güzelliÄŸinde aramam olabilir. Cihangir'de oturmamın baÅŸlıca nedeni, tam karşımda bulunan Sarayburnu'nda Topkapı Sarayı'nın içinde Kutsal Emanetler'in bulunması. Çocukken bilinçsiz bir ÅŸekilde büyük bir ayak çizmiÅŸ, altına 'Peygamberin Ayağı' diye yazmıştım. Sonradan Topkapı'ya gittiÄŸimde aynı büyüklükte bir ayakla karşılaÅŸmam beni sarstı. Kapıdan Patrick'le birlikte çıkarken düÅŸecek gibi olduk. Ve Patrick bana dedi ki: 'Ä°lk defa böyle bir ÅŸey oluyor bana.' Åžimdi aynı kutsal ayaklara karşı çayımı yudumluyorum ve bakıyorum Topkapı'ya, Ayasofya'ya, Sultanahmet'e ve denize..."
Deniz Türkali (Oyuncu): "Cihangir'de 35 yıldır oturuyorum. Bu semtin kozmopolit halini çok seviyorum. Ä°kincisi oturduÄŸum evlerden çok güzel bir ÅŸekilde Ä°stanbul'u seyrediyorum. Cihangir'deki evlerin çoÄŸunun manzarası harikadır, tercih edilmesinin ilk nedenlerinden biri de budur. Zaman içinde buradaki arkadaÅŸlarıma çok yakın olduk. Her zaman söylerim; insanın cenneti dostlarıyla birlikte olduÄŸu yerdir. Ä°lk kafelerden Leyla'yı biz açmıştık burada. Cihangir'e çok büyük etkisi olmuÅŸtu, sonra çeÅŸitli nedenlerle ayrıldık. Åžimdi en çok uÄŸradığım yer; Kaktüs ve Kahvedan...
"porttakal.com alıntıdır.....
YORUMLAR