Katibim Üsküdar
Üsküdar’a Gider İken
Türkünün tamamının sözleri ÅŸöyledir:
Üsküdar’a gider iken aldı da bir yaÄŸmur
kâtibimin setresi uzun, eteÄŸi çamur
kâtip benim ben kâtibin el ne karışır
kâtibime sırmalı ceket ne güzel yaraşır
Üsküdar’a gider iken köÅŸe başı bakkalı
elinde kalem döker rakamı
kâtip benim ben kâtibin el ne karışır
kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır
kâtibimin elinde kanarya kafesi
dar kalıba vurmuÅŸ kâtibin fesi
kâtip evlenecek çoktur hevesi
kâtip benim ben kâtibin el ne karışır
kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır
Üsküdar’a gider iken bir mendil buldum
mendilin içine lokum doldurdum
kâtibimi arar iken yanımda buldum
kâtip benim ben kâtibin el ne karışır
kâtibime kokulu da gömlek ne güzel yaraşır
kâtip kol kol olmuÅŸ çayırda gezer
kâtibimin sözleri baÄŸrımı ezer
kâtibimin mektupları cebimde gezer
kâtip benim ben kâtibin el ne karışır
kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır
Üsküdar’a gider iken bohçam tutuÅŸtu
kordonum kesildi, saatim düÅŸtü
Üsküdar çapkınları peÅŸime düÅŸtü
kâtip benim ben kâtibin el ne karışır
kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır
Üsküdar’dan Ä°stanbul’a geçen kayıklar
kâtibim oturmuÅŸ fındık ayıklar
kâtip rüyasında beni sayıklar
kâtip benim ben kâtibin el ne karışır
kâtibime kolalı da gömlek ne güzel yaraşır…
Bu ÅŸarkı, türkü konusunda türlü rivayetler ortaya atılmaktadır. Türkünün besteleyicilerinden biri olan Nuri Halil Poyraz ÅŸarkı hakkında ÅŸunları iletmektedir:
‘Ä°stanbul radyosunun yıllarca sinyal müziÄŸi olan Kâtibim türküsü, Kirim harbi içinde, Abdülmecit zamanında çıkmıştır. Ä°kinci Mahmut devrinde askerlere Avrupai kıyafetler giydirilmis ancak sivil memurlar bu konuda serbest bırakılmışlardır. Abdülmecit, Ä°stanbul içindeki her memura setre ve pantolon giydirdi, mutaassıp kesim de bu olayı dillerine dolayıp ‘Gâvur mukallitliÄŸi’ dediler ve pantolonla sokağı çıkmayı iç donuyla çıkmakla bir tuttular, özellikle de genç, eli yüzü düzgün kâtipler büsbütün dillere düÅŸtüler. Kirim harbinde müttefikimiz olan Ä°ngilizlerle Selimiye Kışlası hastane olarak tahsis edilmiÅŸtir. Ä°ngiliz ordusundaki Ä°skoç alayını kısa eteklerle gören halk bu askerlere ‘donsuz asker’ lakabını takmıştı. Bu alay ÅŸark’a hareket ederken, bir Ä°skoçyalı bestekâr bu birlik için bir mars besteledi. Bir Ä°stanbul külhanisi de Selimiye Kışlasının Üsküdar yolu üzerinde olmasından esinlenerek ve ‘donsuz asker’ler için yazılan marşın müziÄŸini kullanmak kâtiplerle dalga geçmek için ‘Üsküdar’a giderken…’ türküsünü yazdı. Daha sonraları çalgılı küçük konsol saatleri çıktı. Bu saatler ilk olarak Türkiye’ye Ä°skoçya’dan geldi ve Ä°skoçlar bu saatlere ayni marşın müziÄŸini koymuÅŸlardı. Bu saatler Ä°stanbul’da ‘Kâtibim Türkülü Saat’ adi altında satıldı ve neredeyse almayan kalmadı.’
Bu izaha göre Kâtibim aslında bir Ä°skoç marşıdır. ‘Donsuz’ Ä°skoçları gören halk ‘donsuz’ kâtiplerle alay etmek için bu türküyü, ‘donsuz’larin marşıyla, yazmış… Ama baÅŸka rivayetlerde var. Bazılarına göre bu ÅŸarkı aslında bir ‘Sefarad’ müziÄŸi.
Haldun Dursunoglu söyle bir bilgi aktarmış bir yazısında:
(…)’KuÅŸkusuz albümde dikkatimi ilk çeken parça “Sacred Shabbat” oldu. Yani Mukaddes Åžabat*. Senelerdir, belki de yüzyıllardır “Kâtibim” veya “Üsküdar’a gider iken” ismiyle bildiÄŸimiz, severek eÅŸlik ettiÄŸimiz, setresi uzun, eteÄŸi de çamur olan ‘Kâtibimin, Mukaddes Åžabat’a olan dönüÅŸümü ilgi çekiciydi doÄŸrusu. Biraz kızarak dinlemeye baÅŸladım ilk baÅŸta bu enstrümantal müziÄŸi. Çünkü albümün içerisindeki bilgi kitapçığında “Kâtibim” için ‘Müzik: Geleneksel’ yazıyordu ve aranjmanı da Mckennitt’e ait gözüküyordu.
Oysa “Kâtibim” için elimizde yeterli bir belge ve bilgi yoktu. Bu müziÄŸin bir Türk bestesi olduÄŸu sadece bir söylentiden ibaret neticede. Kitapçıkta verilen bilgiye göre de bu eser, 11. ve 12. yüzyıllar arasında bestelenmiÅŸ yahut icra edilmiÅŸe benziyor. Endülüs Yahudilerinin yani sefaradların, zamanede meÅŸk ettikleri ÅŸarkıları içeren bir albümden bahsediyor kitapçıkta. Burada da “Kâtibimin aslında sefarad eseri olduÄŸuna deÄŸiniliyor bir bakıma.
Loreena Mckennitt’in “Kâtibimin melodisini ilk duyduÄŸu albüm, Eduardo Paniagua ve Jorge Rozemblum’un hazırladıkları Morada del Corazón adındaki çalışma. Hemen bu albümün içeriÄŸini inceleme ihtiyacı duydum. Mckennitt’in Mukaddes Åžabat diye albümünde yer verdiÄŸi eser, burada Sábado Sagrado ismiyle yer alıyor. Yani “Mukaddes Åžabat”.
Sábado Sagrado isimli o eserin hemen yanına not düÅŸülmüÅŸ. “Judería De La Región Otomana” yani Osmanlı hâkimiyetindeki Yahudi bölgesine ait’….
Bir baÅŸka rivayet ise söyle:
Kimilerince 1854 yılında Kırım Harbi dolayısıyla Üsküdar’da konaklayan askerlerin dilinden düÅŸmeyen bir halk ÅŸarkısının müziÄŸinden alınma, kimilerince Üsküdar halk kültürünün bir parçası olan Kâtip Aziz Bey ve kendisini görmek için kafesli pencerelere koÅŸan kızların 19. yüzyıldaki sevdalarının ÅŸarkısı…
Rivayetler daha bitmedi. Bir de Halide Edip Adıvar’ın aktardıkları var. Ona göre bu ÅŸarkı zengin dul bir bayan ile bir kâtibin hikâyesini anlatıyor. Dul kadın, kâtibe olan aÅŸkında ötürü, kâtibin ikinci esi olmayı teklif ediyor. Kâtibin esi bunu dul kadının serveti hesaba katarak kabul ediyor. Sonunda dul bayan kâtibin ikinci esi oluyor…
Bu tartışmalar ÅŸarkının kökenine dair rivayetler. Bir de hangi milletin mali olduÄŸu sorusu var… Yunanlılar ‘Apo tin Athina’ (Atina’dan Pire’ye), Sırplar ‘Ruse kose, curo, imaš’ (Sarı saçların var, kız!), Bulgarlar ise ‘Jassen messetz wetsch isgrijawa’ (Ä°ÅŸte apaçık bir ay doÄŸuyor) diye biliiyor bu ÅŸarkıyı, daha doÄŸrusu müziÄŸi…
Adela Peeva o muazzam film/belgeselinde iste bunu araÅŸtırıyor. Bu ÅŸarkı kimin? Hikâye Istanbul’da baslar. Balkan ülkelerinden arkadaÅŸlar oturup konuÅŸmaktadır. Sonra bir ÅŸarkı çalar, Kâtibim ÅŸarkısı… Herkes kendi dilinde ÅŸarkıya eslik eder ve ÅŸarkıyı tek başına sahiplenmeye kalkışır. Adela Peeva bu muhteÅŸem ÅŸarkının peÅŸine düÅŸer…
Bosna, Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan, Arnavutluk, Makedonya ve Türkiye’yi gezerek araÅŸtırır ÅŸarkının kökenini.
Ama ortada bir gerçek var… Bu ÅŸarkı sadece Türk’ün, sadece Yunanın, sadece Bulgarların, sadece Arnavut’un, sadece Bosnak'ın, sadece Makedon’un ÅŸarkısı deÄŸil… Bu tüm Balkanların ÅŸarkisi… Bu Osmanlının ahalisinin ÅŸarkısı… Bu acısıyla, tatlısıyla Osmanlının ÅŸarkisi… Kanın gövdeyi götürdügü Balkanların umut melodisi…
Ama sadece Balkanlarında deÄŸil bu ÅŸarkı. 1950’li yıllarda Eartha Kitt’te seslendirmiÅŸtir bu ÅŸarkıyı. Ve bu ÅŸarkının ünü tüm dünyaya yayılmıştır. Hatta Brooklyn Funk Essentials ’in yorumunu Avrupa’da dinlememiÅŸ, duymamış biri yoktur sanırım… Çünkü Türkiye ile güzel ÅŸeyler ekranlarda anlatıldığında müzik olarak Brooklyn Funk Essentials ’in ‘Kâtibim’ yorumu anlatılanlara eslik ediyor…
Sanırım bu ÅŸarkıyı tek basımıza sahiplenme çabası hiç adaletli olmuyor… Varsın bu ÅŸarkı tüm Balkanların olsun… Varsın bu ÅŸarkı tüm dünyanın olsun…
YORUMLAR