Üsküdar'lı Hasan Rıza’nın hikayesi
Nazenin Ana’dan tarih kitabına geçen ya da ni’mel ceyşler arasında yer tutan bir şehit ressamın, Üsküdarlı Hasan Rıza’nın hikayesi…
Üsküdar'lı Hasan Rıza’nın hikayesi…
Üsküdar’ı 'nazenin ana' diye nitelendirmiÅŸti
Nazenin Ana’dan tarih kitabına geçen ya da ni’mel ceyÅŸler arasında yer tutan bir ÅŸehit ressamın, Üsküdarlı Hasan Rıza’nın hikayesi… Fadime Türkölmez yazdı.
Kömür parçalarıyla duvarlara kalyonlar çizen bir Üsküdarlı Hasan Rıza. “Nazenin Ana” diye adlandırdığı Üsküdar’ının Ali Rıza’sının yakın arkadaşı aynı zamanda. Yani diyebiliriz ki, biri tarihin kaybolan sokaklarını, bahçelerini, köÅŸklerini, çeÅŸmelerini resmediyor; diÄŸeri savaÅŸ meydanlarını, kaybolmaya meyleden kahramanlık anlarını… Bu yüzden belki de, “Bir millete büyükler kazandırmak için, büyüklerini öÄŸretmek gerektir!” diyor ve büyükleri resmediyor ama çizgide hapsederek deÄŸil! Bir kompozisyon içinde kendini de sahneye ekleyerek, adeta bir ruhun iz düÅŸümünü vermeye çalışıyor. Belki de bu ruhun izinde oluÅŸu, sırtından süngülenmesiyle sonuçlanıyor. Nazenin Ana’dan uzakta, sınırlarda bir ölümle…
Koca Adam’ın kaçışı
Åžehit ressam Hasan Rıza, askerî idadîden Harbiye’ye kadar resim derslerinin en tutkulu öÄŸrencisi olmuÅŸ. ÖÄŸretmenlerinin de teÅŸvikiyle resimde kendini geliÅŸtiren sanatçı, en kuvvetli Türkkompozitörlerinden biridir. Özellikle tarihî olayları anlattığı tabloları çok dikkat çekicidir. Harp tarihimiz ve kahramanlık tablolarındaki bu dikkat çekici baÅŸarısı, tarih bilgisinden kaynaklandığı kadar, sanırım bizzat cephede oluÅŸandan da ileri gelir. Zira Türk-Rus Harbi’nde cepheye gitmiÅŸ, hatta burada Ä°talyan bir ressamın muhafızlığını yapmıştır. BaÅŸarılı bir ressam olma yolunda ilerleyen Hasan Rıza’nın Sultaniye Gemisi’ndeki tezyinleri baÅŸarıyla yapması ise, onun ülkesinden ve okulundan uzaklaÅŸma sebebi olur. Çünkü “Koca Adam” lakabıyla anılan Hasan Rıza, “rütbe ve niÅŸana baÄŸlı yaÅŸayanlar” arasına sığamamıştır.
Bahriye’de öÄŸrenci iken, Sultaniye Gemisi’ndeki görevi aylarca sürer. Oldukça baÅŸarılı bir iÅŸ çıkarır. Ve Sultan Hamid tarafından rütbe alarak taltif edilir; ancak mezun olmayan bir öÄŸrenciye verilen bu rütbenin ağırlığını kaldıramayanların arasında, bakışlardan ve kendisine yöneltilen tutumlardan rahatsız olur. Son olarak bir öÄŸretmeninin istihzasından sonra, kendi deyimi ile “ahlak sarhoÅŸluÄŸu içinde yüzen muhitten firar” eder. Tam 12 yıl Ä°talya’da sanatını geliÅŸtirmek için çabalayan Hasan Rıza, ülkesine döndüÄŸünde tekrar rütbesi verilmek istense de, Süheyl Ünver’in deyimi ile “sanatkâr gömleÄŸini” tercih eder.
Ayıp değil mi?
Edirne’de Sanayi Mektebi’nde müdürlük yapan Hasan Rıza, “Tarih Kitabı” olarak adlandırdığı ÅŸehirde, ömrünün sonuna kadar pek çok alanda çalışmalar yapmıştır. Numune-i Terakkî adında bir mektep kuran ressam, çok sayıda öÄŸrenci yetiÅŸtirmiÅŸ; resim dersleri yanında, jimnastik ve Fransızca derslerine de girmiÅŸtir. ÖÄŸrencilerine karşı oldukça ilgili davranarak, sahip olamadığı evlat sevgisini bir anlamda giderme gayreti içinde olmuÅŸtur. ÖÄŸrencileri, onun en ağır sözünün, “Ayıp deÄŸil mi?”; en ağır cezasının ise, ihtar vermek olduÄŸunu söylemiÅŸtir. Bir ressam olarak elinin ağır olduÄŸu da rivayetler arasındadır; ancak öÄŸrencilerinden birinin anlattığına göre, çok kısa sürede anlık resimler yapabilirmiÅŸ.
Daha çok savaÅŸ ve kahramanlık resimleri yapan Hasan Rıza’nın, portreleri ve farklı motifler içeren çalışmaları da vardır. Özellikle ilgi duyduÄŸu ve çok sevdiÄŸi Mimar Sinan’ın baÅŸarılı bir portresini çalışmıştır. Adeta konuÅŸan resimler diyebileceÄŸimiz eserleri bulunan Hasan Rıza’nın tabloları içinde kendine yer vermesi ise, onu Türk resminde farklı bir yere koyar. Her ne kadar Osman Hamdi de bunu uygulamışsa da, tarihî anlamda bunu ilk defa yapan ve ileriye götüren Hasan Rıza olmuÅŸtur. Ailesinden nakledilerek, imzasını taklit edenlere karşı geliÅŸtirilmiÅŸ bir formül olarak nitelenen bu durum, bir nevi canlı imza olmuÅŸtur. Özellikle Fatih’in Ä°stanbul’a giriÅŸini anlattığı tabloda kendini bir yeni çeri olarak konumlandırmış ve ni’melceyÅŸler arasında yer almıştır.
DüÅŸen bir ÅŸehrin düÅŸürülen ressamı
Asker ressamlarımızdan Åžehit Ressam Hasan Rıza, Edine Hastanesi’ndeki görevi sırasında, bir yıkıma uÄŸramasına sebep olan Edirne Kalesi’ne çekilen beyaz bayrağı görür. Bulgarlar ÅŸehri almışlardır ve KaraaÄŸaç’taki atölyesi tehdit altındadır. Sami Yetik’in o sırada tedavi gördüÄŸü hastanede anlattıklarına göre, hiçbir ÅŸeyi dinlemeden yola çıkan Hasan Rıza, 5 Bulgar askerinin arasında sırtından süngülenir. Her ne kadar Ferdinand bu olayları yalanlasa da, bir Ermeni kadın, Bulgar askerleri arasında kalan Hasan Rıza’nın nasıl katledildiÄŸine ÅŸahit olmuÅŸtur. Hayat garip rastlantılarla birleÅŸtiriyor ya insanları, gariptir, Ä°talya’da onu takdir eden Bulgar kralının askerleri, takdire ÅŸayan bu ressamı ÅŸehit ediyorlar. Hem de neredeyse tüm resimlerini yaÄŸmalayarak…
Fadime Türkölmez yazdı
YORUMLAR