Molla Cami Sokak



Üsküdar’ın Cumhuriyet Mahallesi sokaklarından biri olan Molla Cami Sokağı, Menekşe Sokağı’nı Söğütlü Çayır Caddesi’ne bağlayan sokaktır. Kor Sokağı’na paralel olarak uzanmaktadır.


Molla Cami Sokak

Molla Cami Sokak

Üsküdar’ın Cumhuriyet Mahallesi sokaklarından biri olan Molla Cami Sokağı, MenekÅŸe Sokağı’nı SöÄŸütlü Çayır Caddesi’ne baÄŸlayan sokaktır. Kor Sokağı’na paralel olarak uzanmaktadır. Sokak adını büyük Ä°slam Mutasavvıfı Abdurrahman Molla Cami Hazretleri’nden almaktadır. Asıl adı, Abdurrahmân bin Nizâmeddîn Ahmed, lakabı Nûreddîn’dir. Câmî ve Mevlânâ nisbetleriyle meÅŸhûr oldu. Anadolu’da Molla Câmî diye tanınmaktadır. 1414’de Ä°ran’ın Câm kasabasında doÄŸmuÅŸtu. Ä°mâm-ı Muhammed Åžeybânî hazretlerinin neslindendir. BeÅŸ yaşında Muhammed Pârisâ hazretlerinin huzûruna götürülüp, teveccühe kavuÅŸtu. Babası Nizâmeddîn Ahmed, oÄŸlunun ilim ehli olması için onu Herat’daki Nizâmiyye Medresesine getirdi. O sırada Abdurrahmân Câmî henüz küçüktü, bülûÄŸ yaşına gelmemiÅŸti. Fakat medresede; zekâsı, meseleleri anlamaktaki fevkalâde kavrayışı, hocaları ve arkadaÅŸları üzerinde büyük bir tesir bıraktı. Mevlânâ Abdurrahmân Câmî, kısa zamanda aklî ve naklî ilimleri öÄŸrendi. Hatta, Herat’ta meÅŸhûr beÅŸ âlimden birisi oldu. Herat’ta Sâdüddîn-i KaÅŸgarî hazretlerinin talebesi olarak, onun sohbetine katıldı. 1456’da hocasının vefatı sonrası TaÅŸkent’e giderek Ubeydullah-i Ahrâr Hazretlerine intisab etmiÅŸti. Mevlânâ Abdurrahmân Câmî, 1472 senesinde Hicaz’a gitmek için yola çıkmıştı. Her geçtiÄŸi ÅŸehirdeki âlimler onu karşılıyarak, ziyâret edip, hayır duâsını aldılar. Bilmedikleri müÅŸkillerini sorarak, verdiÄŸi cevaplara hayran kaldılar. BaÄŸdât’ta Ashâb-ı Kirâm düÅŸmanları ile yaptığı münâzaralarda hep gâlip geldi. Medîne-i münevvereye geldiÄŸinde, Peygamber efendimize olan muhabbetini dile getiren kasîdeler söyledi. Hac vazifesini yaptıktan sonra Haleb’e geldiler. Orada da bütün halk onu saygıyla karşıladı. Pek çok ikramlarda bulundular. Oradan Tebriz, Horasan ve Herat’a gitti. Molla Câmî hacdan dönünce, Hüseyin Baykara’nın kendisine tahsis ettiÄŸi bir medresede ders vermeye baÅŸladı. Arap diline ve edebiyatına büyük ilgi duyan Cami, bu dilde birçok eser yazmıştı. OÄŸlu Ziyaüddîn Yusuf için yazdığı El-Fevâidüz- Ziyâiyye fî Åžerhi’l-Kâfiye adlı Arapça gramer kitabı, Müslüman Türkler arasında Molla Cami adıyla çok tanınmıştır ve medreselerde ders kitabı olarak okutulmuÅŸtur. Molla Cami, Ehl-i Beyt’e ve Ashâb-ı Kirama âşık idi. Silsiletü’z-Zeheb ismindeki kitabında itikâdnâme baÅŸlığı ile Ehl-i sünnet itikadını, otuz bahiste ve çok güzel bir üslûp ile anlattı. Molla Câmî, divanında, Türk hakanı Fatih Sultan Mehmet Han’a hitaben, onu övücü ÅŸiirler yazdı. Ayrıca onun oÄŸlu Sultan Bâyezîd’i medheden kasideleri de bulunmaktadır. Molla Câmî ile Osmanlı sultanları arasındaki bu kitabınalâka,Fatih Sultan Mehmet Han’ın, onu Anadolu’ya davet etmesi ile sonuçlanmıştı. Molla Câmî; Konya’ya gelmiÅŸ ama Fatih Sultan Mehmet Han’ın vefat haberini alınca geri dönmüÅŸtü. Molla Câmî, 1492’de bir Cuma günü, dostlarının okuduÄŸu Kur’an-ı Kerimi dinledi ve ezan okunurken son nefesinde Kelime-i ÅŸehâdeti getirdikten sonra vefat etmiÅŸti. Osmanlıların sevgisine karşılık Ä°ran’daki SafevîlerMolla Câmî’ye kin beslemekte idiler. Ashab-ı Kiram düÅŸmanları Horasan’a hücum ettikleri sırada, Molla Câmî’nin oÄŸlu, babasının kabrini açarak, mübarek cenazesini baÅŸka bir yere defnetmiÅŸti. Ashâb-ı Kiram düÅŸmanları Horasan’ı istilâ edip, Molla Câmî’ninkabr-i ÅŸerifini açtıkları zaman, mübarek cenazesini orada bulamadılar. Ona olan düÅŸmanlıklarından, kabirde bulunan tahta parçalarını yaktılar. Åžah Ä°smail de, kendi devrinde Herat’ı zapt ettiÄŸi zaman ÅŸu emri verdi: “Mevlana Abdurrahman Câmî’nin nerede bir kitabı görülürse, kitabın üzerindeki Câmî ismindeki “Cim” harfinin noktasını kazıyıp, harfin üzerine nokta koyun. Bu suretle Câmî ismi, Hâmî (olgunlaÅŸmayan kimse) olsun.” Bu hadiseler Horasanlı âlimleri çok üzmüÅŸtü.