Osmanlı´da organize suçlar



İpsiz sapsız takımının organize olup suça yönelmesi yeni değil. Osmanlı başkenti 19. yüzyılın sonunda mıknatıs gibi suç ve suçlu çekiyordu. Hatta çeteler iktidar mücadelesinde bile kullanıldı


Osmanlı´da organize suçlar

İpsiz sapsız takımının organize olup suça yönelmesi yeni deÄŸil. Osmanlı baÅŸkenti 19. yüzyılın sonunda mıknatıs gibi suç ve suçlu çekiyordu. Hatta çeteler iktidar mücadelesinde bile kullanıldı 

AVNİ ÖZGÜREL 

Aslında anlatacağım 1913 yılından bir polisiye vak'a. Ama organize suç deyince ve geçtiÄŸimiz hafta yeniden gündeme gelen 'Atabeyler çetesi' hadisesi dolayısıyla imparatorluÄŸun son yıllarında çetelerin devlet bünyesinde taraftar bulup siyasi çekiÅŸmelerde kullanıldıklarını hatırlatmamak imkânsız oldu. 
Bunun en bariz örneÄŸi Çakırcalı Mehmet Efe'dir. YaÅŸar Kemal'in destansı bir dille hayatını romanlaÅŸtırdığı, 1911'de jandarmayla girdiÄŸi çatışma sırasında kendi adamlarından birinin kaza kurÅŸunuyla ölen, ama mezarı türbeye evi müzeye dönüÅŸen bu namlı eÅŸkıya, Ege'de vali ve Ordu kumandanı çekiÅŸmesinin baÅŸlıca aktörlerinden biriydi. Aydın Valisi Kamil PaÅŸa'nın oÄŸlu Sait PaÅŸa'nın Çakırcalı'yla ortak olduÄŸu, çetenin vurgunlarından komisyon aldığı, hatta çeteye karşı alınan tedbirleri bildirdikten baÅŸka, yakalanan çete mensuplarının rüÅŸvet karşılığı serbest bırakılmasını saÄŸladığı iddiaları herkesin dilindeydi. 
Siyasi görüÅŸlerinin uyuÅŸmadığı Seyyar Jandarma Kumandanı Arnavut Kara Sait PaÅŸa'yla çekiÅŸen Kamil PaÅŸa'nın Sadrazam Arnavut Ferit PaÅŸa'yla da arası açıktı. 
O kadar ki, Ferit PaÅŸa valiyi gözden düÅŸürmek için el altından haberler göndererek bölgede eÅŸkıyalığın artmasını teÅŸvik ediyordu. Rivayete göre, Kara Sait PaÅŸa, Sadrazam'dan aldığı gizli emre uyarak afla serbest kalan Çakırcalı'yı yeniden eÅŸkıyalığa baÅŸlaması için kışkırtmış, onun teÅŸvikiyle yeniden daÄŸa çıkan Çakırcalı Mehmet Efe takibe uÄŸramaksızın gönlünce dilediÄŸi yere baskın verip ortalığı haraca kesmeye baÅŸlamıştı. Sonuçta yabancı konsoloslukların ÅŸikâyeti had safhaya varıp ÅŸikâyetler saraya yansıdı ve Kamil PaÅŸa valilik görevinden azledildi. 
Çete iÅŸini burada kesip İstanbul'un asayiÅŸ tarihinden sayfalara dönebiliriz. 

Çengelköy cinayeti 
Olay yeri: Çengelköy... Hadisenin maÄŸduru, Sultan Vahideddin'in veliahtlığı sırasında ikametine ayrılan köÅŸkün yakınındaki bir evde oturan Süleyman Efendi adında bir tefeci. Vakıf idaresinde çalışan ama 'senet kırmak' suretiyle tefecilik yaptığı bilinen biriydi Süleyman Efendi. Olay gecesi evde yoktu üstelik. Bina kapısının camlarını kırmak suretiyle eve giren meçhul kiÅŸiler ikinci kattaki odalara çıkmışlar, orada buldukları Süleyman Efendi'nin karısıyla kızına bıçaklarla saldırmışlardı. Kendilerini korumak için ellerini siper yapan iki kadın da çok sayıda bıçak darbesiyle yere serilmiÅŸ ve saldırganlarla mücadele ederken attıkları çığlıklar dolayısıyla ev ayaÄŸa kalkmıştı. Süleyman Efendi'nin oÄŸlu İsmail Hakkı sofadan yukarı çıkmak için ışığı açtığında karşısında buldu saldırganları. Ne oluyor demeye fırsat bırakmadan onu da merdiven başında öldürdü adamlar. 
Asıl hedefleri olan Süleyman Efendi'nin evde bulunmadığını anlayan adamlar daha sonra kaçmışlardı. Gecenin karanlığında yankılanan çığlıkları iÅŸiten komÅŸular sokaÄŸa dökülmüÅŸlerdi bu arada. Polise haber uçurulmuÅŸ Çengelköy Karakolu memurları olay yerine gelmiÅŸlerdi. Üsküdar Emniyet AmirliÄŸi'nden gelen Hidayet Bey yanında dedektiflerle birlikte evin açık haldeki kapısından içeri girdiÄŸinde karşılaÅŸtı feci manzarayla. Üç katlı bina kana bulanmıştı adeta. Dedektiflerin gerek komÅŸularla yaptıkları konuÅŸmalar gerekse olay yeri incelemesinin ardından vardıkları kanaat amacın öfke ve hırsızlık olduÄŸuydu. Polis ekibi hadisenin faillerini Çengelköy'de aramanın gereksiz olduÄŸuna hükmetti. 


Vakit geç olduÄŸu için olay yerine savcının, o günün tabiriyle 'müddeiumumi'nin ve adli tabibin gelmesi imkânsızdı. Dolayısıyla çalışmanın sabah devam etmesi kaçınılmazdı. Fakat günün aydınlanmasına az bir zaman kaldığı için ekip Üsküdar Emniyeti baÅŸ dedektifi Hidayet Bey'in, "Karakola gitmektense Çakaldağı'na çıkalım; hem etrafı kolaçan etmiÅŸ oluruz, hem de orada açık olan bir kahvede oturup sabah çayını içeriz" teklifine uyarak bir nöbetçiyi evde bırakıp olay yerinden ayrıldı. 


Suçlu yakalanıyor 
Çakaldağı'na yaklaÅŸtıklarında Hidayet Bey duyduÄŸu bir ses üzerine huylanıp herkesi sessiz olmaya çağırdı ve silahını çekip sesin geldiÄŸi yöne doÄŸru yürümeye baÅŸladı. Biraz sonra ekip onun, "Kıpırdama yakarım!" diye bağırdığını duyup yanına koÅŸtu. Hidayet Bey bir adamı yüzüstü yere yatırmıştı. Adam dizleri üzerine doÄŸrultuldu, sonra ayaÄŸa kaldırıldı. Saçları darmadağındı ama boynundaki kravata bakınca sokak serserisi olmadığı intibaını veriyordu. Yüzüne fener tutulan ÅŸahıs kim olduÄŸu sorusuna kendini toparlayıp, "Hidayet Bey beni tanımadın mı, Kumkapı'daki kahveden Mehmet" dedi. Hidayet Bey feneri adamın yüzüne yaklaÅŸtırınca onu tanıdı. Ahırkapı'da oturduÄŸunu bildiÄŸi Vakıf İdaresi memurlarından Mehmet Tevfik Bey'di karşısındaki... Yani evi ve ailesi saldırıya uÄŸrayan Süleyman Efendi'nin iÅŸ arkadaşıydı. Hidayet Bey'in ÅŸaÅŸkın, "Tevfik bu ne hal?" sorusuna adam, "Sorma aÄŸabey felekten bir gece çalmaya niyetlenmiÅŸtik" diye cevap verir. "Bu daÄŸ başında hangi felekten ne çalınır yahu" denince de "AkÅŸamdan beri burada bekleyip duruyorum. Bir Arap karı gelip buradan alacaktı." 


Yalan söylediÄŸi belliydi halinden tavrından adamın. Nitekim Hidayet Bey'in, "Hangi yosmaymış o, söyle tanırım" diye üstelemesiyle dili dolaÅŸtı, ne diyeceÄŸini ÅŸaşırdı adam. AnlaÅŸtığı kadının adını veremedi. Oradan alınıp karakola götürüldü Tevfik. Ve biraz üzerine gidilince de suçunu itiraf etti. Geçim zorluÄŸu çekiyordu uzun zamandır. Süleyman Efendi'nin büyük serveti olduÄŸunu biliyordu. Ve onu soyup sıkıntıdan kurtulmayı planlamıştı. 


"Bunu tek başına yapamazdım. Maruf kabadayılardan Tatlıcı Raif'i bulup kafamdaki planı ona anlattım. Kabul etti. Birkaç gün Süleyman Efendi'nin evi cıvarına gelip nasıl, nereden gireriz diye yokladık. Sonra Tatlıcı YeldeÄŸirmeni'nin iÅŸsiz güçsüz takımından Kara Ahmed'le Çengelköy'de hamallık yapanYahya'yı da yanına aldı. Yahya her iÅŸe müsait biriydi. Hırsızlık, darp, adam öldürmek dahil her iÅŸ. Bir de Kadıköylü Fahreddin." 


Zengin bir aileden 
Üsküdar Emniyeti BaÅŸ Dedektifi Hidayet Bey, Mehmet Tevfik'in aÄŸzından çıkan son isim karşısında olduÄŸu yerde kalakaldı. "Hani ÅŸu maruf Fahreddin Bey" dedi. Tevfik soruyu başıyla evetledi. DiÄŸerlerinin aksine Fahreddin Bey çok zengin bir aileye mensuptu. Öyle ki Kadıköy'de fakirlere yaptıkları yardım dolayısıyla herkes ona büyük sempati besliyordu. 


Hidayet Bey hemen bir polis ekibini harekete geçirdi ve kumar tutkusu olduÄŸu bilinen Fahreddin Bey Kadıköy'de Ermeni Kilisesi'nin yanındaki kahvede ceketini omzuna atmış nargile içerken bulunup getirildi. Karakola girer girmez hatta kendisine soru sorulmasını beklemeden suçunu itiraf etti o. "Sorma Hidayet Bey belaya bulaÅŸtım" diye söze baÅŸladı. "DiÄŸerleri de yakalandı mı" sorusuna "evet" cevabı alınca devam etti: 
"Raif ara sıra eÄŸlence ve kumar partisi tertipler, beni de çağırır. İki gün önce gelip, hazırlan yarın Çengelköy'e cümbüÅŸe gideceÄŸiz, dedi. Dün de, hazırlık tamam, sen Çengelköy'de Vangel'in meyhanesine git, arkadaÅŸlarla uÄŸrar alırız, dedi. CümbüÅŸün ne olduÄŸunu sorduÄŸumda da, kadın, kumar, her ÅŸey var iÅŸte, diye cevap verdi. Dedikleri gibi yaptım. Ama getirdiÄŸi adamlar eÄŸlenceye uygun tipler deÄŸildi. Ama yola çıktık. Raif, 'Eve hep birlikte girmeyelim, etraftan gören olur. 


Teker teker' dedi. Sonra Kara Ahmed'i göstererek, 'Önce onunla ben gireyim, iÅŸaret edince siz gelirsiniz' dedi. GittiÄŸimizde bahçe duvarından atlayıp eve girdiler. Biraz sonra camların kırıldığını duydum, gürültüler geldi. Bunun üzerine kaçıp Kadıköy'e döndüm..." 


Tatlıcı Raif dışında olayın failleri bir iki gün içinde yakalandılar. Raif 15 gün sonra metruk bir köÅŸkte ele geçirildi. Mahkeme Kara Ahmed'le Tatlıcı Raif'i idama mahkûm etti. Ve cezaları Kadıköy'de infaz edildi. Hamal Yahya 30, Mehmet Tevfik 15, Fahreddin ise 10 yıl hapisle cezalandırıldı. 

 

Kaynak: radikal
Yer: istanbul
Tarih: 1.8.2006