Istanbul Dehlizleri



Bu yazımda sizlerle çok büyük ilgi duyduğum Istanbul Dehlizleri ile ilgili yaşanmış bir anıyı paylaşacağım. Aşağıdaki satırlar Sevgili Babam Tunay TANIL’ın aktarımından derlenmiştir. Istanbul Dehlizlerinin Karacaahmet mezarlığı içindeki girişinden yakın arkadaşı Kaya Akçalı ile birlikte yaklaşık 2.5 saat içinde tahminen nasıl 1.5-2 km ilerlediklerine şahit olacaksınız. 1948-1949 yıllarında, 17-18 yaşlarında tam bir delikanlı olan babam, bugün aradan neredeyse 60 yıl geçmiş olmasına rağmen, hiç tereddüt bile etmeden, aynı dehlize yeniden girebileceğini söylemektedir. Bunu gerçekten deneyeceğine inanıyorum. Kimbilir, belki de birlikte deneriz... Bu güzel anı için kendisine teşekkürü bir borç biliyorum:


Istanbul Dehlizleri

Bu yazımda sizlerle çok büyük ilgi duyduÄŸum Istanbul Dehlizleri ile ilgili yaÅŸanmış bir anıyı paylaÅŸacağım. AÅŸağıdaki satırlar Sevgili Babam Tunay TANIL’ın aktarımından derlenmiÅŸtir. 
Istanbul Dehlizlerinin Karacaahmet mezarlığı içindeki giriÅŸinden yakın arkadaşı Kaya Akçalı ile birlikte yaklaşık 2.5 saat içinde tahminen nasıl 1.5-2 km ilerlediklerine ÅŸahit olacaksınız. 1948-1949 yıllarında, 17-18 yaÅŸlarında tam bir delikanlı olan babam, bugün aradan neredeyse 60 yıl geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen, hiç tereddüt bile etmeden, aynı dehlize yeniden girebileceÄŸini söylemektedir. Bunu gerçekten deneyeceÄŸine inanıyorum. Kimbilir, belki de birlikte deneriz... 
Bu güzel anı için kendisine teÅŸekkürü bir borç biliyorum: 

Orta okul sıralarında , yanılmıyorsam 1944-1945 olacak, Cumhuriyet gazetesinde, üsküdar Karacaahmet mezarlığında iki kuyu bulunduÄŸunu ve bu kuyulardan Istanbulu’un altında lağım tabir edilen yollara girildiÄŸini okudum. KüçüklüÄŸümden beri bu gibi ÅŸeylere meraklıydım. Haber beni çok etkiledi. O yöredeki gençler dehlizlere girip, bu yolları gördüklerini gazeteye anlatıyorlardı. Bir süre sonra bu hususta haberlerle birlikte konu ile ilgili muhtelif söylentiler de çıktı. Bu kuyunun HaydarpaÅŸa Lisesi, Ahırkapı, Büyükada veya Heybeliada ve Åžile yönünde baÄŸlantılı olduÄŸu, ama yer yer çökmeler veya su dolu olması nedeniyle HaydarpaÅŸa Lisesi hariç diÄŸerlerine ulaşılamadığı da gazete havadisleri arasındaydı. Evimiz Karacaahmet mezarlığına çok yakındı(Tunusbağı). Merakım hergün biraz daha artıyordu. Çevremde aÄŸabey dediÄŸimiz büyüklerden yerini öÄŸrenmeye çalıştım, ama baÅŸaramadım. Gazete ise yer hakkında bilgi vermiyordu. Zamanla merakım evdekilerinde baskısıyla ile ertelenmeye baÅŸladı, ta ki lise yıllarına kadar. 

1948-1949 yıllarında KabataÅŸ’taki BeyoÄŸlu erkek lisesinde okuyordum. Okul bahçesinde demir bir kapak gördüm. Yine merakım galip geldi, açtım ve içine girdim. 4-5 basamak kadar kadar inince 1 x 1 m ölçülerinde bir zemin ve soldan aÅŸağıya inilen, derinliÄŸi 3-4 m olan büyük bir sarnıç vardı. Kenarlar ile yaklaşık 5 x 8 m kadardı. Zil çalınca , tam göremediÄŸim için fenerle tekrar gelmek üzere çıktım. Ä°kinci giriÅŸimde Sevgili hocamız Münir RaÅŸit Öymen gördü ve bir daha girmek mümkün olmadı, çünkü kocaman bir asma kilit demir kapaÄŸa tasbit edilmiÅŸti. ArkadaÅŸlarla konuÅŸtuk, bunun merakımı tahrik ettiÄŸini, iyice görmeden yarım kalan bir araÅŸtırma olduÄŸunu, zaten daha evvelde Karacahmet’te bulunan kuyuyu da görmediÄŸimi söyledim. Bunu duyan arkadaşım Erduhan ‘ben biliyorum, istersen göstereyim sana’ demez mi? O zaman okuldaki öÄŸretimimiz akÅŸamüstü 15:45 civarında bitiyordu. KonuÅŸtuÄŸumuz da saat 10:45 di. AkÅŸama kadar zaman nasıl geçecekti? Neyse, akÅŸamüstü paydos olunca hemen vapura ve doÄŸru Karacaahmet Mezarlığına. Üç arkadaÅŸtık.Tunusbağı’ndan Duvardibi’ne giderken (Cemevi2nin bulunduÄŸu yöne KapıaÄŸası) soldaki Kabristan’a mihmandar Erduhan arkadaşımızla geldik. Kapıdan içeri girip 2 mermer ağızlı kuyu taşını bulunca Erduhan iÅŸte burası ve bunlar dedi.Mermer kuyu aÄŸzının birinde demir kapak ve üzerinde kocaman bir mezar taşı konulmuÅŸtu. DiÄŸeri açıktı ve dibi görünüyordu. Toprak o kuyunun bir kısmını doldurmuÅŸ, yaklaşık 2-3 m kadar doldulurmuÅŸ kuyu görünümünde idi. Onu bırakıp diÄŸer kuyuya yöneldik. Taşı güçlükle kaldırdık. Bu daha derin ve kuyu kenarlarına U açık ağızlı aralıklı demir basamaklar çakılmıştı. Hemen inmek için basamaklara doÄŸru kuyu aÄŸzından içeri girdim, ama birkaç basamak sonra aradaki basamağın olmadığını farkettim. Zeminde taÅŸlar ve kemik gibi birÅŸeyle görünüyordu. Yanımızda ip ve fener yoktu. Sanki aÅŸağıda oyuk gibi görünen bir yer vardı. Kös kös yukarı çıkıp, hazırlıklı olarak tekrar gelmeÄŸe karar verdik. 

Ä°ki gün sonra yine orada idik. Bu sefer ip, fener, mum vardı. Biraz evvel 3 arkadaÅŸtan bahsederken, üçüncüsünün ismini söylememiÅŸtim. Bu sefer Erduhan yoktu, Kaya vardı. Olmayan basamakların yerine ip kullanarak aÅŸağı önce ben, sonra Kaya indik. Yanılmamışım, gördüÄŸüm oyuk bir kiÅŸinin ÅŸiÅŸman olmaması kaydıyla geçebileceÄŸi boyuttaydı. Ama oradan geçtikten sonra saÄŸa ve sola giden yollar vardı. Biraz yürüyünce zeminde su baÅŸladı. Yine dönüp, daha hazırlıklı gelmek üzere yukarı çıktık. 

Bir hafta sonra ip, pilli 3 fener, Philips marka manyetolu fener, mum, tebeÅŸir tedarik ettik. Bir de müsikiÅŸinaz, keman ve ut meraklısı bir ortaokul ve mahalle arkadaşımızı yukarıda nöbetçi bırakıp içeri girmeye karar verdik. Taşıyacağımız eÅŸyaları, evdekilere sezdirmemek için bisiklete yükleyip, güya gezmek bahanesiyle Kaya’lardan ayrıldık. Yukarıda nöbetçi bırakacağımız arkadaşımız A.Ö. ile buluÅŸup kuyunun başına geldik. Ä°çeride kalışımız 2-2.5 saat sürecekti, eÄŸer 3 saat dolar ve çıkmazsak A.Ö. itfaiyeye, mezarlıktaki bekçilere veya yakındaki camiye haber verecekti. En korktuÄŸumuz ÅŸey çıktığımızda demir kapağın kapatılıp üzerine o koca taşın konması idi. Zira aÅŸağıda o demir basamaklara basıp, üstelik yukarıya doÄŸru iterek o taşı oynatmak hemen hemen imkansızdı. Basamağın yerinden çıkma ihtimali de iÅŸin cabasıydı. Nöbete bıraktığımız bu arkadaÅŸ bizim hayat sigortamız olacaktı. 

Sanırım hep korktuÄŸumuz veya ürktüÄŸümüz zamanlarda olduÄŸu gibi bir dua mırıldanıp aÅŸağı indik. Kaya ile aramıda 10 cm kadar boy farkı vardı. Boy fukaralığı bende olduÄŸu ve dar yerlerden daha kolay geçebildiÄŸim için önden indim. Dar geçidi geçip önce sola döndük, biraz sonra yol bitti. Bu sefer geri dönüp saÄŸa döndük. Dehliz koridor gibi her ikimizin rahat yürüyeceÄŸi yükseklikteydi. Yalnız ÅŸortla kalmak üzere üzerimizdekileri çıkarıp yola koyulduk. Zaman zaman daralıyor, ancak bir kiÅŸinin geçmesine müsaade ediyordu. Bazı yerlerde yollar kollara ayrılıyor, o zaman iÅŸaret koyuyorduk. Duvar gibi oyulmuÅŸ kısımlar, tamamen topraktı. Zemiz sanki un gibi yumuÅŸaktı, bastığımız zaman ayaklarımız batıyordu. Biraz sonra zeminde su baÅŸladı. Yanımıza pusula almadığımızı farkettik. Ne tarafa hangi yöne gittiÄŸimizi bilmiyorduk. 1 saat civarında yol aldık. Zaman zaman emekleyerek, zaman zaman ayrılmış yolları deneyerek yürüyorduk. Suyun dibindeki tabaka basınca ayak parmaklarımız arasından çıkıyor, insanda garip bir his uyandırıyordu. Bazı yerde suyun üstünde balmumu görünümünde basınca veya adım attığınızda dağılan bir tabaka vardı. Böylece dehlizin dar, sığ bir yerine geldik, ancak bir kiÅŸinin ya balık gibi yüzükoyun veya sırtüstü geçebileceÄŸi bir oyuk vardı. Yüzükoyun denediÄŸimde başım o bahsettiÄŸim tabakalı suyla temas edecekti ve feneri kullanma imkanı olmayacaktı. Kaya’nın tuttuÄŸu fenerse suyun berrak olmaması nedeniyle görüÅŸ saÄŸlamıyordu. O delikten ani bir hareketle geçince arkada ne vardı? BirleÅŸik kaplar kanununa göre su seviyesi aynı olmalıydı, ama zemin ne kadar derindi?GördüÄŸüm geçit 75 cm – 1 mt kadardı, kararsızdım. O sırada Kaya panikledi, dönmek istediÄŸini, bu suyun kireçli olduÄŸunu, üzerindeki tabakanın ve zemindeki çökeltinin karbondioksit olduÄŸunu, zehirleneceÄŸimizi söyledi. Bunun yanlış olduÄŸunu, öyle birÅŸey olsa idi, ÅŸimdiye kadar zaten oksijensizlikten ölmüÅŸ olmamız gerekirdi dedimse de anlaÅŸamadık. Oysa belime ip baÄŸlayıp o tarafa geçmek veya geçmeÄŸi denemek isterdim. Aynı yolları bu sefer daha hızlı, ÅŸaşırmadan döndük. Yukarı çıktığımızda bizim nöbete bıraktığımız A.Ö. yoktu. Kapağın açık olması büyük ÅŸanstı. 

Tabi arkadaşımızı önce mezarlıkta aradık, bulamadık. Büyük bir heyecan ve telaÅŸla evine gittiÄŸimizde kendisinin beklemekten sıkıldığını-belki korktu- bisikletle dolaÅŸmaya çıktığını ve Baytar Okulu önünde takip ettiÄŸi tramvayın ani durması ile bisikletle tramvaya çarptığını ve ön jantın 8 olduÄŸunu, bisikleti de yakın bir arkadaşın evine bıraktığını söyledi. Yarım kalan bu maceradan sonra üzücü bir olay olmamasına, arkadaşımızın herhangi bir sakatlığının veya yaralanmasının olmadığına ÅŸükredip evlerimize döndük. Ertesi gün okulda Kaya ile karşılaÅŸtığımda, eve döndüÄŸünde ipleri çıkarıp, üstünü deÄŸiÅŸirken babasının geldiÄŸini, bu malzemelerle ne yaptığını sorduÄŸunu, o da herÅŸeyi anlattığını, anne ve babasının evvel ÅŸaşırıp inanmadığını, sonra büyük bir öfke ile o bacaksızı –beni kastederek- görmeyeyim bacaklarını kıracağım dediÄŸini anlattı. Hafta sonu da annesi annemi ziyarete geldiÄŸinde, benim kimseye bahsetmeyip sakladığım maceramızı anlatmaz mı? Tekrar denemeyeceÄŸime dair söz alınca, annem de sır olarak saklayacağını söyleyerek babamıza ulaÅŸmadan meraklı serüvenimiz noktalanmış oldu. Nöbetçi arkadaşımızı 80’li yıllarda kaybettik. Kaya ile arkadaÅŸlığımız hala devam ediyor. 


Babamla Ekim ayı içinde gidip, ÅŸu anda aÄŸzı kapatılmış olan kuyuların yerlerini bulduk. 
Benzer anıları ve katkıları keyifle okumak için bekliyoruz. Umarım birgün bu dehlizleri sır olmaktan çıkaracağız. 

Sevgi ve Saygılarımla, 

Erdal TANIL 

wow turkey .com..alıntıdır...