Yesari asım mustafa ersoy



(1896-1992) Turk musıki bestekarı


Yesari asım mustafa ersoy

ARSOY, YESÂRİ MUSTAFA ÂSIM

(1896-1992)

Turk musıki bestekarı.

 

Drama’nın (gunumuzde Yunanistan’da)Namazgahmahallesinde doÄŸdu (6 AÄŸustos 1896). Babası

Berkofcalı Omer Lutfi Efendi, annesi Zubeyde Hanım’dır. İlk tahsilini Drama’daki Nazifi

Mektebi’nde bitirdikten sonra Beykonağı RuÅŸtiyesi ve Yeni İdadi’den mezun oldu.

Balkan Harbi’nin baÅŸlarında ailece Anadolu’ya goc ederek Adapazarı’na yerleÅŸtiler ve burada

otel işletmeye başladılar. Milli Mucadele yıllarında bir sure Milli kuvvetlere katılan Yesari

Asım bir ara Antalya’da bir İtalyan gemi firmasında acente katipliÄŸi yaptı. 1920’de ailesinin

İstanbul’a goc edip Fatih semtine yerleÅŸmesine raÄŸmen o bir yıl sonra İstanbul’a dondu. Ancak

1923’te İzmit’te Maliye memuru ve Tabakos adlı bir tutun ÅŸirketinde muhasip muavinliÄŸi yaptıktan

sonra tekrar İstanbul’a donup Galata GumruÄŸu’nde calışmaya baÅŸladı. 1930’da Columbia

plak şirketiyle anlaşarak pek cok plak yaptı ve bu anlaşma 33 yıl devam etti.

1933’te Yunanistan’a, 1938’de BukreÅŸ’e gitti. Buyuk Postane binasındaki ilk acılışında İstanbul

Radyosu’nda calıştı. 1955 ve 1958 yıllarında aynı kurumda ses stajyerleri yetiÅŸtiren “hoca”

kadrosunda kısa surelerle gorev yaptı. 1975’te

izmir Radyosu’nda uslup dersleri okuttu. 1991’de Devlet Sanatcısı unvanı verildi. 18 Ocak

1992’de vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Yesari Asım, kendine has okuyuculuğunun yanı sıra derin bir romantizm ve lirizmin hakim

olduÄŸu besteleriyle, son yuzyılda yetiÅŸmiÅŸ uslup sahibi cok az sayıdaki bestekarlardan  biridir.Onun musıki hayatının ilk mektepte ve mahalle camiinde yaptığı muezzinliklerle baÅŸladığı soylenebilir.Dayısı Hafız Mehmed Efendi ile (bazı kaynaklarda babasıyla) hafızlığa baÅŸladı ise de bitiremedi. 7-8 yaÅŸlarında Cerkez armoniÄŸi calmaya

başladı, birkac sene sonra bağlama ve divan sazı calıştı ancak 15-16 yaşlarında udda karar

kıldı. İlk nota derslerini Adapazarı Rehber-i Terakki Mektebi hocalarından Recai Bey ve Bando

musıki muallimi Muzıkalı Hikmet Bey’den aldı. Fatih’te İzzettin Humayi Bey’in (ElcioÄŸlu) bulunduÄŸu bir grupta musıki calışmalarını surdurdu.Mehmet Fehmi Tokay ve Zeki Arif Ataergin’den istifade etti. Bu arada komÅŸularından udi Rifat, kemani Vamık ve kanuni Sureyya beylerden klasik eserler meÅŸk etti. 1929’da bestekarlığa baÅŸladı. 300 civarında eser besteledi. OkuduÄŸu plaklar dışında kendisine teklif edilen yuksek

ucretleri kabul etmeyerek piyasada okumadı.

Bestelediği şarkılar ve okuduğu plaklarla geniş kitlelere ulaşmayı tercih etti.

Divan ÅŸairleri icerisinde en cok Nedim’i beÄŸenenbeÄŸenen Yesari Asım’ın bestelerindeki guftelerin

tamamına yakını kendisine aittir. Kendisini yakından tanıyanlar icin o “mistik bir alemin girdabında, buram buram tasavvuf ve duygu kokan

baÄŸrı yanık bir aÅŸk yolcusu”dur. Yani tam anlamıyla bir tevazu abidesi, iman sembolu. Bu anlayışla ÅŸarkılar, mizahi eserler, duettolar, turkuler

ve saz eserleri besteledi. Duygu unsurunun ağır bastığı eserlerinde buyuk bir hassasiyeti aksettirmektedirEn tiz ve en pest tonlar arasında geniÅŸ bir varyasyon esasına dayalı eserlerinde aranaÄŸme ve ara sazlara cok onem verdiÄŸi gozlenir. İstanbul’un pek cok semtini ve guzelliklerini bir aÅŸk hikayesi icinde dile getiren ve tam anlamıyla bir

“İstanbul bestekarı” olan Yesari Asım’ın “Sazlar calınır Camlıca’nın bahcelerinde” ve “Adalar’dan

bir yar gelir bizlere” (hicaz), “Bir afetle tanıştım(BaÄŸlarbaşı) [UÅŸÅŸak]”, “Biz Camlıca’nın uc guluyuz” (nihavent) gibi ÅŸarkıları onun İstanbul aÅŸkınınaÅŸkının urunleridir. Yukarıdaki eserlerin dışında “FariÄŸ olmam meÅŸreb-i rindaneden” mısraıyla baÅŸlayan huseyni, “Omrum seni sevmekle nihayet bulacaktır” mısraıyla baÅŸlayan huzzam, “Al goncayı veremedim” ve “Yar sacları lule lule”

mısraıyla baÅŸlayan hicaz, “Biz Heybeli’de her gece mehtaba cıkardık” mısraıyla baÅŸlayan sultaniyegah, “MenekÅŸe gozler hulyalı” ve “Yenikoy’de bir kız gordum, adı sarı zambakmış” mısraıyla baÅŸlayan uÅŸÅŸak ÅŸarkıları onun sevilen eserlerinden

bazılarıdır. Kendine ozgu yumuşak, renkli ve etkili bir

sesi olup pest perdeleri kuvvetliydi. Eserleri cok rahatlıkla “mustahsen” akorduyla, ileri yaÅŸlarda

ise “bolahenk” akordunda okuyabilirdi. Plaklara,

tamamen kendine mahsus orijinal uslubuyla, sadece kendi eserlerini okumuştur. Hocalığında son derece secici davranır, her oğrenciyi kabul etmezdi.

Kaynakça: İbnulemin, HoÅŸ Sada, İstanbul 1958, s. 81-82;

Rahmi Kalaycıoğlu, Turk Musıkisi Bestekarları Kulliyatı, sy.

18, Yesari Asım Arsoy, İstanbul 1962; Mustafa Rona, 20. Yuzyıl

Turk Musıkisi, İstanbul 1970, s. 446-455; Bulend Gundem, Yesari

Asım Arsoy: Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1995; Reşat Ekrem

Kocu, “Arsoy (Mustafa Asım Yesari)”, İst.A, II, 1061-1063; Yılmaz

Oztuna, Buyuk Turk Musıkisi Ansiklopedisi, Ankara 1990,

I, 113-114.

NURİ ÖZCAN