Üsküdar Esnafı ve Bıraktığı Tarihî Miras (2)



Üsküdar Esnafı ve Bıraktığı Tarihî Miras (2)


Üsküdar Esnafı ve Bıraktığı Tarihî Miras (2)

Üsküdar Esnafı ve
Bıraktığı Tarihî Miras  (2)

A H M E T U Ç A R
Tarih Uzmanı- Araştırmacı

Üsküdar’da çok önemli esnaf grubundan biri de fırıncılardı. 27 Nisan 1712’de
Üsküdar’da on yedi fırın olup, bunlar günlük üç yüz üç kile buÄŸday sarf ediyorlardı.
 Fırınlar genelde verimli çalıflıyordu. Zaman zaman sorunlar da çıkıyordu.
Ekim 1760’da Üsküdar’da bazı fırınlar tekneler ile komÅŸu bölgelere daha pahalı
ekmek satıp, Üsküdarlılara ekmek satmamaya baÅŸlamışlar ve bu konuda
halk tarafından ÅŸikâyet edilmiÅŸlerdi. Bunun üzerine bu tür satış yapan fırınlar
derhal kapatılmıştı. Üsküdar fırıncıları da diÄŸer istanbul esnafı gibi ortak bir
fırıncılar kethüdası tarafından yönetiliyordu. Ancak çörekçi ve simitçiler de iÅŸlerini
fırınlarda yaptıkları halde onların da ayrı ayrı esnaf kethüdaları vardı.
Bunlara baÄŸlı esnaf arasında zaman zaman birbirlerinin “üretim alanına tecavüzden”
dolayı tartışmalar yaÅŸanırdı. Özellikle çörekçiler; simitçiler ile somun
cu ve ekmekçi de denilen fırıncılar arasında sıkışmışlardı. Bu yüzden dertlerini
anlatabilmek ve kendi seslerini duyurabilmek için zaman zaman ÅŸikâyet yolunu
tercih ediyor, olanları yöneticilere anlatıyorlardı.Buna karşılık devlet de gerekli
önlemleri alıyordu. Bu baÄŸlamda Haziran 1761’de ekmek yapan fırıncıların
simit ve çörek yapıp satmaları; simit ve çörek yapan fırıncıarın ise ekmek yapıp
satmaları yasaklanmıştı. Gerek bu ÅŸikâyet ve tartışlmalar, gerekse uygunsuz
davranışlarından dolayı bazenı stanbul, Galata, Üsküdar ve Eyüb’deki fırıncılar
kethüdası azledilerek, sürgüne gönderiliyor ve yerine devlet ile daha uyumlu çalı
ÅŸabilecek biri getiriliyordu. Nitekim Mayıs 1767’de Üsküdar Fırıncılar Kethüdası
Abdullah AÄŸa azledilip, sürgüne gönderilmiÅŸ ve yerine vekili Mehmed
Emin AÄŸa tayin edilmiÅŸti.
Ekmek yapan fırıncılar yalnız ortak imalat alanları olan esnaflarla değil, bazen
de kendi aralarında tartışma yaÅŸamakta idiler. Bu tartışmalar ise; genelde ya üretilen
ekmeıin satıfl alanı, ya da açılarak yeni fırınlar nedeni ile esnafın kâr alanları
n daralması ile ilgili idi. Bu baÄŸlamda Mart 1782’de Üsküdar’da Ayazma Mahallesi’nde
bulunan Câmi-i Cedîd Vakfından kiraladığı fırında francalacı ustası
olan Dimitri ile habbaz esnafı kethüdası ve yiÄŸitbaÅŸları ve sairenin müracaatları
üzerine; yürürlükteki nizam gereÄŸi ıstanbul, Galata ve Eyüp francalacılarının
Üsküdar’a geçmemesi ve Beylerbeyi francalacısının da Öküz limanın› tecavüz
etmemesi kararı bir kez daha ıstanbul’daki ilgili fırıncılara duyrulmuÅŸtu. 23
Mart 1803’de Üçüncü Selim’in Üsküdar Selimiye’de bina eylediÄŸi Selimiye Camii
Evkafı’ndan iki fırında piÅŸlirilen francalalar her yerde satılabileceÄŸinden,
bunlara müdahale edilmemesine dair emir yazılırken; Sultan III. Selim’in tahttan
indirilmesinden sonra bu uygulamadan -muhtemelen yeniçerilerin baskısı-
ile 1815’de vazgeçilmiÅŸ, daha önce hâkim tarafından mühürlü vesika verilmesine
rağmen 20 gezdirici tarafından evlere ekmek satılmasına izin verilmemişti.
Hatta bu yasaÄŸa elçilikler bile dâhil edilmiÅŸti. Bu ruhsatlı gezdiricilerin yalnızca
tezgâhlarda ekmek satmalarına izin verilmiÅŸti.
Üsküdar fıırıncılarının karşılaÅŸtıkları bir baÅŸka mesele de yeni açılan fırınlar
meselesi idi. Genel’de yeni fırın açılmasına izin verilmiyordu. Ancak yine de
istisnalar az deÄŸildi. Nitekim Üsküdar için çokÅŸey ifade eden Aziz Mahmud
Hüdâyî Hazretleri’nin manevî varisleri bu istisnaya ilk muhatap olanlardan biri
olmuÅŸlardı. Üsküdar’da Hüdâyî Asitanesi derviÅŸanı için bina ve vakf edilmiÅŸ
olan fırında, ol babdaki ferman mucibince arab-ı has tabir olunan ekmek tabholuna
gelmekte iken; has ekmek piÅŸirilen fırınların irâde-i seniyye ile umumen
kapatılması kararı sonucu bu fırın da kapatılmıştı. Ancak 5 Nisan 1810’da
“bu yüzden vakıf zarara uÄŸramış olduÄŸundan” yeniden açılması hususunda
hatt-ı hümayun sadır olmuÅŸ ve Sultan II. Mahmud’un emri ile bu fırın tekrar
açılmÅŸtı. Ayrıca Sultanın fermanında açılışa kimsenin engel olmaması özellikle
istenmiÅŸti. Ocak 1833’de Üsküdar’da kapalı bir ekmekçi deÄŸirmeni ile bir
simitçi fırınının açılması için Üsküdar kadısına müsaade verilmiÅŸti. Böylece
Üsküdar’da simitçi fırını sayısı da ihtiyaca cevap verebilmek için ikiye çıkmıştı.
Zamanla Üsküdar fırınları eskiye göre daha da modern hale getirilmiÅŸlerdi. 28
Ocak 1839’da ıstanbul, Üsküdar, Galata ve mülhakatında 27 adet yeni francalacı
fırını açılmasına izin verilmiÅŸti. Buna karşılık esnaf tarafından zahire hazinesine
sade 150.000 kuruÅŸ ödeme taahhütünde bulunmuÅŸ, çekilen un sıkıntısı için devt
ambarından ayda on iki bin kile buÄŸday verilmesi ve kile başına dört kuruÅŸ vergi
alınması kararlaştırılmıştı. Ancak devletin bu miktarı arttırarak on yedi kuruşa kadar
çıkarılmasından dolayı fırıncı esnafı devlete olan borçlarını ödeyememiÅŸti.
Yıllar sonra gerek bu sıkıntılar, gerekse fırınların modernizasyonun tamamlanması
nedeni ile 24 ÅŸubat 1852’de Üsküdar ekmekçi esnafına ait fırın sayısı on üç olarak
belirlenmiş, yeni fırın inşasına ruhsat verilmemesi kararlaştrılmıştı.
Kasım 1841’de Üsküdar’a baÄŸlı Küçükbakkalköyü halkı; ekmek ihtiyaçlarını her
gün Kadıköy’ünden almak suretiyle çok zorluk yaÅŸadıklarından, Kadıköy’den
bin bir müÅŸkülat ile aldıkları ekmeklerin de eksik ve yenmeyecek kadar fena olduÄŸ
undan bahsederek köylerine ihtiyaçları için bir f›Ä±rın açmalarına tüm semtle
ri adına izin istemiÅŸlerdi. Onlara izin verildikten 20 gün sonra bu defa Üsküdar’ı
n bir baÅŸka manevi Sultanı ÅŸeyh Selami Dergâhı civarındaki deÄŸirmene bitiÅŸik
bir fırın yapılarak usul ve nizamı dâhilinde vergisini vermek ve numunelere
göre ekmek imal etmek üzere bu fırına da izin verilmiÅŸti.25 Ancak 14 Kasım
1845’de Hazreti Selami Baba türbesi yakınındaki bu fırında tartısı eksik ve ham
maddesi bozuk ekmek yapıldığı tesbit edilince, hemen bu fırının ustabaşısı Nebi’nin
küreÄŸe konması emri verilmiÅŸti. 9 AÄŸustos 1853’de Üsküdar’da Atpazarı’
nda daha önce nizamnameye uymadığı için kapatılmış olan fırının yeniden
açılmasına izin verilmiÅŸti. 10 Mart 1909’da ise Ortaköy’deki simitçi fırınıyla
Tophane civarında Yeni çarşı ve Aksaray’da Yusuf PaÅŸa ve Üsküdar’da ıcadiye
ve KasımpaÅŸa’da Uzun yol ve Unkapanı’ndaki Cadde fırınlarında nizamiye fırınları
nca imal edilen ekmek ÅŸeklinde ekmek çıkarıldığı ve bunların çoÄŸunlukla eksik
ölçüde olduÄŸu ifade edildiÄŸinden, Dâhiliye Nezareti ıstanbul Belediyesi’ne
gerekli tahkikatı yapma emri vermişti.
23 Nisan 1853’de Osman isimli fırıncının Üsküdar’da atıl olan fırınının tekrar
açılmasına izin verilirken,1 Aralık 1853’de ekmek yapmayan Üsküdarlı fırıncı-
lar hakkında gerekenin yapılması kararlaştırılmıştı. Ayrıca aynı tarihte Dersaadet
ve Üsküdar’da kanun aykırı olarak düÅŸük gramajlı ekmek çıkaran esnafın da
uyarılması kararı alınmıştı. Bu arada II. Abdülhamid döneminde tüm ıstanbul’daki
fırınlarda; yaygın olan bulaşıcı hastalıklara karşı önlem olarak bilhassa
halk salıığı ve hijyene çok dikkat edilmiti. AÄŸustos 1894’de bulaşıcı bir hastalık
zuhur etmiÅŸ olan Bimarhane ile Salacak’taki fırının ve sair yerlerin sıhhi temizli-
ÄŸi yapılmıştı. Bulaşıcı hastalıklar konusundaki bu titizlik daha sonra da sürdürülmüÅŸ,
1 Eylül 1910’da Üsküdar Yeni Mahalle’de Hacı Aleksi’nin fırınında çalı-
ÅŸanlardan birisinin koleraya tutulması üzerine fırın karantinaya alınmıştı.
5 Eylül 1897’de Üsküdar fırınlarında ekmek çıkarılmaması üzerine ahalinin ÅŸehreminine
yaptığı ÅŸikâyet sonrasında ekmeÄŸin tekrar çıkarılmaya baÅŸlandığı ÅŸayiası
ortaya atılmışsa da, bir gün sonra ÅŸehremanetince yapılan tahkikat sonucu
Üsküdar’a fırınlara müracaat edenlere ekmek verilmediÄŸinin bir söylenti olduÄŸu
ve doÄŸru olmadığı ortaya çıkmıştı.Mütarekenin ac› günlerinde ekmek sıkıntı-
sı çeken halka raÄŸmen Cezaevindeki suçlulara ekmek vermekten rahatsız olan
yöneticiler Üsküdar’da ıstikamet Fırını sahibi ÅŸevki Efendi tarafından Üsküdar
Tevkifhanesi için çıkartılan ekmeklerin üretimine engel olmak istemiÅŸlerdi. Ancak
Dâhiliye Nezareti tarafından buna mâni olunmuÅŸtu.
II. MeÅŸrutiyetten sonra tüm ülkede olduÄŸu gibi Üsküdar’da da klasik esnaf örgütlenmesinin
iÅŸlevini kaybettiÄŸi görülmektedir. Nitekim 18 Mayıs 1909’da Osman
Nuri Bey; Dâhiliye Nezaretine bir arzuhalle baÅŸvurarak; Dersaadet ve Bilad-ı Selase
Ekmekçiler Kethüdalığı ile BeyoÄŸlu ve Üsküdar Simitçi, Börekçi ve Çörekçi Kethüdalı
kları’nın uhdesinde olduÄŸunu gösterir iki fermanı olmasına ra¤men; “esnafı
n kendisi tanımadığından” bahisle meselenin hallini istemiÅŸ, Nezaret ise ancak
bu durumu ÅŸehremaneti’ne bildirmekle yetinmiÅŸti. Hem esnaf örgütlenmesinde
yaÅŸanan çöküÅŸ, hem de savaÅŸların getirdiÄŸi sıkıntılar küçük ve orta ölçekli esnafı
günden güne eritmiÅŸ ve bitirmiÅŸti. Bu durum karşısında onlar da çareyi birleÅŸerek

kollektif şirket haline gelmekte, hattaşlirketler arası ortaklıklarla tekelleşmekte bulmuşlardı.
Bu nedenle fırıncılar da harekete geçmiÅŸ; Ocak 1922’de Üsküdar Fırıncı
Tevhid-i Mübayaat ÅŸirketi ile Kadıköy Tevhid-i Mübâyaat ve ıstihlâkat ÅŸirketi birleÅŸme
kararı almışlar, Dâhiliye Nezareti Hukuk MüÅŸavirliÄŸi bu birleÅŸmeyi onaylayarak
onların bu konudaki belgelerini ıstanbul ÅŸehremaneti’ne göndermiÅŸti.
Üsküdar Osmanlılar’ın son döneminde ıslam fırıncıları yanında; özellikle gayr-
ı müslim Ermeni fırıncıları ile de dikkatleri çekmekte idi. 1727’de Üsküdar’da
Çatal Fırını namıyla maruf fırın; BaÄŸdasaryan adlı bir Ermeni taraf›ndan kiralanmış
ve iÅŸletmeye açılmıştı. BaÄŸdasaryan Usta; 23 Ekim 1727’de yöneticilere müracaatla
fırın yanındaki bakkal dükkânında ekmek satan Erkil nam zimmînin satı
ÅŸnın yasaklanmasını istemiÅŸ ve bu talebi kabul edilmiÅŸti.n30 Kas›m 1853’de
tüm Osmanlı ülkesinde olduÄŸu gibi, batılı devletlerce tahrik edilmeden evvel
gayr-ı Müslimlerin ne derece Müslümanlarla birlikte hoÅŸgörü içinde yaÅŸadıkları
nı gösteren ilginç bir olay yaÅŸanmış, Mehmed adlı bir müslüman fırıncının bazı
Ermenilerle Üsküdar At meydanında ortak olarak inÅŸa ettikleri francala fırını-
na devletçe ruhsat verilmiÅŸti. Aynı devlet 23 Temmuz 1857’de de Üsküdar Yenimahalle’deki
evini yıkıp fırın yapmak isteyen Ermeni Takfor’a mani olmak isteyen
ekmekçilere de dur demiÅŸti. 1 Ocak 1900 tarihinde bir baÅŸka ilginç olay
yaÅŸanmıştı. Bahçıvan oÄŸlu Toma; Üsküdar Fırını Tablakârlığıvazifesi sırasında
zimmetine geçirdiÄŸi nan-ı aziz (ekmek) parasını ödemesi için sıkıştırılınca; o da
Seraskerlik’e para almadan alacağını borç defterine yazarak; ekmek sattığı devlet
memuru ve hizmetlilerin bir listesini sunmuÅŸtu.
Kendisi de Foronco kalfaso olan Ermeni Yazar Hagop Montzuri’nin “ıstanbul Anı-
ları”na göre; 1914’de Armudanlı, TeÄŸutlu, Zımarlı Ermeniler Üsküdar ve BeÅŸikta’ÅŸta
fırıncılıkla geçiniyorlar ve kendi bölgelerinden gelen Ermeni iÅŸçileri burada
istihdam ediyorlardı. Balaban’daki Üsküdar’ın en eski tarihi fırınını Armudanlı
Terzolar, Zimanlılar ve Madenler ortak iÅŸletiyorlardı. Birçok Ermeni genç
orada çalışıyordu. Bunlardan biri de Mıntzuri ailesinin damadı Toros da orada
ekmek tezgâhında çalışıyordu Mıntzuri’nin verdiÄŸi bilgiye göre Üsküdar’da
Ermeni Arhanyan ailesinin iÅŸlettiÄŸi dört ekmek fırını vardı. Bunların en büyüÄŸü
olan DevecioÄŸlu Fırını YeniçeÅŸme Ahmediye’de At Pazarı Sokağında idi. Bu fı-
rın istanbul’un en büyük fırını olup; bir seferde 400 ekmek piÅŸirebiliyordu. I.
Dünya Savaşı çıkınca devlet bu fırına el koyarak, askeriyenin emrine vermiÅŸ ve
Selimiye Kışlası’na ba¤lamıştı. Bu yeni düzende de burada yatıp- kalkan ya da
çalışan Ermeni gençlerden asker-fırıncı olarak istifade edilmiÅŸti. Bu dönemde bu
fırının unu devlet vermekte idi. ÅŸüphesiz ki Ermeni fırıncılarla ilgili en ilginç
olay; 14 Eylül 1918’de yaÅŸanmıştı. Üsküdar Yenimahalle’de ekmekçilik yaparken;
tehcir nedeni ile Konya’ya sürgün edilen DevecioÄŸlu Fırın sahibi Ermeni
Fırıncı Civan Arhanyan’ın Üsküdar’a geri dönmesine ve mesleÄŸini devam ettirmesine
Üsküdarlıların talebi üzerine daha Mondros Mütarekesi imzalanmadan
ittihat ve Terakki yönetimince izin verilmiÅŸti.Üsküdarlı fırıncılar II. Dünya
Savaşı döneminde de büyük sıkıntı yaÅŸamışlardı. idi: