YENİ TÜRK ŞİİRİNDE ÜSKÜDAR



Yeni Türk şiiri kurgu ve yapı özellikleriyle olduğu kadar duyuş ve düşünce yönünden de eski şiirimizden Yahya Kemal ve Ahmet Haşim’in ilk ürünlerini yayımlamalarıyla ayrılmaktadır. Bu ayrım içinde bir sonraki kuşaktan Necip Fazıl ve Nazım Hikmet, yayımladıkları şiirlerle yeni şiirimize biçim ve duyuş özellikleri açısındandaha belirgin bir farklılık getirmişlerdir


YENİ TÜRK ŞİİRİNDE ÜSKÜDAR

YENÄ° TÜRK ŞİİRÄ°NDE ÜSKÜDAR

Seyfettin Ünlü*

Yeni Türk ÅŸiiri kurgu ve yapı özellikleriyle olduÄŸu kadar duyuÅŸ ve düÅŸünce yönünden de eski ÅŸiirimizden Yahya Kemal ve Ahmet HaÅŸim’in ilk ürünlerini yayımlamalarıyla ayrılmaktadır. Bu ayrım içinde bir sonraki kuÅŸaktan Necip Fazıl ve Nazım Hikmet, yayımladıkları ÅŸiirlerle yeni ÅŸiirimize biçim ve duyuÅŸ özellikleri açısındandaha belirgin bir farklılık getirmiÅŸlerdir. Bu yazımızda yeni ÅŸiirimizin serüveni içinde yani Divan Åžiiri sonrasından günümüze uzanan çizgide öne çıkan farklı akımlara, eÄŸilimleredönük olarak genel manada Üsküdar ÅŸehrinin 1920’lerden itibaren ÅŸiirimizdeyer alış özelliklerine deÄŸineceÄŸiz. Üsküdar bir ÅŸehir, bir semt olmaktan öte; tarihi dokusunun yoÄŸunluÄŸu, insan iliÅŸkilerinin

bu yoÄŸunluÄŸun getirdiÄŸi birikimle ÅŸekillenmiÅŸ özellikler taşıması sebebiyle Divan edebiyatında olduÄŸundan daha fazla bir ilgiyi üzerine çekmiÅŸ, bu ilgi sayesinde yeni ÅŸiirimizde hissedilir bir ağırlıkta yer almıştır. Yahya Kemal’den günümüze uzanan bir çizgide Üsküdar’ın

yeni ÅŸiirimize konu oluÅŸ unsurları ve ÅŸairler açısından kısa deÄŸerlendirmelerle baktığımızda,Üsküdar’ın ÅŸiirimizdeki yansımaları, ÅŸehrin özelliklerinin ÅŸairler üzerinde bıraktığı intibaların yoÄŸunluÄŸu ölçüsünde farklılıklar göstermektedir. Yahya Kemal’den günümüze kendi ÅŸiir dilini oluÅŸturmuÅŸ, söz dünyasını kendi ÅŸair kimliÄŸine göre belirginleÅŸtirmiÅŸ olması ÅŸartlarını esas kabul ederek genel bir tarama

yaptığımızda 50’nin üzerinde ÅŸairin ÅŸiirinde doÄŸrudan Üsküdar veya Üsküdar’ın bir semti ya da Üsküdar’ın bir özelliÄŸinin yer aldığını görmekteyiz.Yahya Kemal’den baÅŸlarsak, O’nun doÄŸum tarihi 1884. DoÄŸum tarihi kendisindenönce olan Abdülhak Hamid var. Dolayısıyla yeni ÅŸiirimize aynı zamanda Yahya Kemal doÄŸumuyla da bir yol ayrımı getiriyor diyebiliriz. Yahya Kemal’i genelde bir Ä°stanbul

tutkunu özelde de Bir Üsküdar aşığı sayabiliriz. Åžiirlerinde yer alış unsurlarının fazlalığı sebebiyle de O, Üsküdar ÅŸairi olmayı en çok hak eden ÅŸairimizdir. Yahya Kemal, Osmanlı’dan Cumhuriyete geçiÅŸ sürecinde Üsküdar’ı ÅŸiirlerinde sıcak, içerden bir hissediÅŸle

yazmıştır. Yahya Kemal’de kökü geçmiÅŸte olan bir gelecek tasavvuruna denk düÅŸen bir tarzda Üsküdar, tarihsel özelliklerinin zenginliÄŸi ve bu zenginliÄŸin getirdiÄŸi mistik derinlik ile kendini gösterir. Bu gösteriÅŸ bir bakıma Ä°stanbulun fethini gören Üsküdar”

ÅŸiirine dönük Sezai Karakoç’un yaptığı tespite göre Yahya Kemal’in Bozgunda bir fetihdüÅŸü görmesinin tezahürüdür:

 

“Üsküdar, bir ulu rü’yayı görenler ÅŸehri

Seni gıbta ile hatırlar vatanın her şehri

Hepsi der: “hangi ÅŸehir görmüÅŸ onun gördüÄŸünü?”

Mısraları tarih içindeki zaman ve mekanda yaÅŸananlara duyulan aidiyetin yansımalarıdır. Sermet Sami Uysal ile bir konuÅŸmasında YahyaKemal 1930 baÅŸlarında sık sık Üsküdar’a geldiÄŸini, Üsküdar’ı keÅŸfe çıktığını, Atik-Valde’den inen Sokakta ÅŸiirini de1934 yılında bir Ramazan günü darbir sokakta kerpiç evlerin ve yakındaki küçük bakkal dükkanının kendisinde uyandırdığı intibalar ışığında yazdığını anlatır.2 Bu anlatıma

uygun olarak ne görünüyorsa onu yansıtan bir tablo gibi Üsküdar’ın Atik Valde semtiÅŸiire girer:

Ä°ftardan önce gittim Atik-Valde semtine,

........

Bir nurlu neÅŸ’e kapladı kerpiçten evleri.

Yarab nasıl ferahlı bu alem, nasıl temiz”

Cumhuriyetin ilk yıllarının imzalarından Orhan Seyfi Orhon, Edip Ayel, Faruk Nafiz gibi ÅŸairler eski ÅŸiirimizin anlama dayalı diyebileceÄŸimiz özelliklerinde ve yine de yoÄŸun bir üslup içinde Üsküdar’ı konu edinirler. Özellikle Faruk Nafiz’in Çamlıca’daki Çınar adını taşıyan ÅŸiiri duru birdille Anadolu sadeliÄŸine bir göndermedir: “O yeÅŸil Çamlıca ki kat kat eteklerinin

Birini boÄŸaz öper, ötekini Marmara” Ahmet Hamdi Tanpınar ise az yazan bir ÅŸair olarak “Bir gün Ä°cadiye’de” ÅŸiiri ile Üsküdar’ın

icadiye semtini anıt bir söyleyiÅŸ içinde metafizik bir kurgu bütünlüÄŸünde iÅŸler:

“Birgün Ä°cadiyede veya Sultantepede

.....

harap mezarlıklarda ölülerin rüyası

gelir ve tekrar doÄŸar ölmüÅŸ sandığın aÅŸka

anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan baÅŸka..”

Nazım Hikmet, 1958 yılında vatandan artık çok uzaklardadır. Türkiye dışında Üsküdar’ı hatırlar ve onca uzun ÅŸiirlerine raÄŸmen Üsküdar kısa bir anlatım içinde yerinialır ve Bir Üsküdar Balkonunda gurubu seyreder gibi laypzig’te tramvay durağında nasıl

kederlendiÄŸini anlatır. Necip Fazıl Yeni Åžiirimizin metafizik geriliminin doruk noktasıdır. Elbette ondan beklenen ÅŸiir Karacaahmeti yazmasıdır ve yazmıştır. Karacaahmet ÅŸiiri edebiyatımızın en derin en anlamlı ölüm ÅŸiiridir. Bu ÅŸiirde Üsküdar ile özdeÅŸleÅŸen Karacaahmet Kabristanı

ölüm ve sonsuzluk duygusunun adeta bir aynası gibidir:

“Deryada sonsuzluÄŸu fikretmeye ne zahmet!

Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet.!”

....

Karacaahmet bana neler söylüyor neler

Diyor ki viran olmaz tek bucak viraneler”

Söyle Karacaahmet, bu ne acıklı talih!

TaÅŸlarına kapanmış aÄŸlıyor koca tarih!”

Åžair Hasan Ä°zzettin Dinamo’nun Karacaahmet Senfonisi adını taşıyan kitabındaki ÅŸiirlerde Karacaahmeti eksen alan bölümler, Necip Fazıl’ın Karacaahmet ÅŸiirine nazaranmetafizik derinlik yönünden zayıf kalır:

“Girdim Karacaahmet’e kendi bahçem gibi

...

Baktım hiçbir acı bu yerde

Hırsından demirleri, taÅŸları yemiyor” Garip akımı içinde öncü olan Orhan Veli’de insan unsuru ön plandadır. Garip Üçlüsü

diyebileceÄŸimiz Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat’tan yalnızca Orhan Velive Oktay Rıfat Üsküdar’ı ÅŸiirlerinde kullanmışlardır. Oktay Rıfat 1950’den sonra yazdıklarıyladaha çok ikinci Yeni ÅŸiirine katılmışken, Orhan Veli insan unsuru içinde bireyi öne alan yaÅŸam tarzı ile Üsküdar’da Çamlıca Tepesinde sıkıntıların biteceÄŸinden sözaçar. Bu söz açış trajik bir yalnızlığı özünde barındıran, hayatın sıkıntılarını dillendiren

bir bahsediÅŸtir. Gemilerim adını taşıyan ve pek bilinmeyen bir ÅŸiirinde ise Orhan Veli Çocuk masumluÄŸunda yalın bir duyarlık içinde KızKulesinden söz eder:

“Elifbamın yapraklarında

gemilerim, yelkenli gemilerim

elifbamın yapraklarında

Kız kulesi, gemilerim.”

1940 sonrası toplumcu özellikleriyle adını duyuran Rıfat Ilgaz, A.Kadir Meriçboyu gibi ÅŸairler, Üsküdar’ın toplum katmanlarını ÅŸiirlerine katarak öne çıkarlarken, bu ÅŸiirlerin muhteva yönünden sığ bir dokuda olmasının önüne geçemezler .

Akımlar yönünden bakıldığında ise II. yeni ÅŸairlerinin daha ziyade bireysel algılar çerçevesindeki bir duyuÅŸ içinde Üsküdar’ı iÅŸledikleri farkedilmektedir. Bu kuÅŸağın atak ÅŸairlerinden Ä°lhan Berk Ä°stanbul Kitabı’nın III. bölümü olan Üsküdar’da, yoÄŸun fakat

Üsküdar azınlıklarının kimliÄŸi ve ruh halini Bizans’tan Osmanlı’ya ve oradan günümüz dünyasına uzanan bir çeÅŸni içinde karmaşık gelgitlerle veren bir tasvir getirir:

“ve kapanık durgun bir resim Üsküdar. Kapanık, durgun tarihler düÅŸüren bir imparatorluÄŸa..”

Yine ikinci yeni kuÅŸağından olmakla beraber özgün-uç noktalarda gezinen Ece Ayhan,bıçkın bir delikanlı aÄŸzını Üsküdar’da arar. Ki bunun kökenleri 19. yüzyılın namlı kabadayılarının Üsküdarlı tulumbacılardan olmasına dair folklorik kaynaklarda yer alan bilgileri Ece Ayhan’ın iyi kullanmasında arayabiliriz:

“ayıptır söylemesi vakitsiz üsküdarlıyız abiler”

Åžiirimizin yaÅŸayan en büyük ustalarından Sezai Karakoç ise münhasıran Kızkulesi adını taşıyan ÅŸiirinde Kızkulesi imgesi ile Ä°slam uygarlığının özlemlerini kaynaÅŸtırır:

“Bir gün uÄŸurlu bir doÄŸu saatinde

Kız kulesi bir zafertakı gibi yükselir

......

metafizik bir diriliÅŸe koÅŸan ermiÅŸliÄŸin eliyle

denizin ortasında yükselmiÅŸ ışık anıtıdır o”

 

80 sonrası ÅŸiirde de farklı açılardan ele alınan Üsküdar, birey-zaman-mekan üçlemesi içinde duyuÅŸ ve tasavvurlar yönünden de dönemin ÅŸairlerine esin kaynağı olmuÅŸtur. Bu açıdan mesela ÅŸair Ömer Erdem, Üsküdar adını taşıyan ÅŸiirinde Üsküdar’ı medeniyetimizin

mirası içinde deÄŸerlendirir. Ve bu miras Üsküdar’ın kutsal kabe toprağı sayılmasının paralelinde bir Asya toprağı olarak Çine kadar uzanan geniÅŸ bir coÄŸrafyadır. Åžiire konu oluÅŸ unsurları yönünden baktığımızda Üsküdar’ın fakir ve mütevazi

kimliÄŸinin ilk olarak Yahya Kemal’le ÅŸiirimize girdiÄŸini, bu fakir ve mütevazi kimliÄŸin böyle algılanışının sonraki ÅŸairlerde de aynen kaldığını görmekteyiz. Bu kimliÄŸin dışında Üsküdar’ın doÄŸal güzelliklerinin tarihi çevre gibi unsurlarının da ÅŸiire giriÅŸ yönünden

baskın çıktığı söylenebilir. DoÄŸal güzelliÄŸin başında gelen Çamlıca muhiti, BoÄŸazın en güzel yerlerinden olmasıyla,

bünyesinde barındırdığı ihtiÅŸamıyla ÅŸairleri cezbeder. Üsküdar’ın isminin, camlarına vuran akÅŸam güneÅŸinin altın rengi parıltılar getirmesinden mülhem Chropolis yani altın ÅŸehir adını aldığı rivayeti, mesela Necip Fazıl’ı etkiler ve “Her akÅŸam Camlarında

Yangın Çıkan Üsküdar” mısrasını söyletir.

Sait Faik, Üsküdarın Anadolu kimliÄŸi ve çeÅŸniliÄŸini, Köprü adını taşıyan ÅŸiirinde

“Üsküdar kıyılarının ötesindeki Kastamonu Sivas, Safranbolu... Erzurumu..” mısralarıyla

ifade eder.

Üsküdar Evlerinin Parıldayan Camları, Üsküdarlı Åžair Asaf Halet Çelebi’de de görünür. Bir Ä°stanbul Beyefendisi olan Ziya Osman Saba, Ä°stanbul adını taşıyan ÅŸiirindeKızkulesi ve BoÄŸaziçinin görkeminin kendisinde uyandırdığı mutluluÄŸu dingin bir ruhhali içinde ifade eder. Konu oluÅŸ unsuru yönünden Cahit Sıtkı Üsküdar’a hatıralardan bir hatıra olarak yaklaşır. Dönemin ÅŸairlerinden Oktay Rıfat, Karacaahmet hakkında bir

ÅŸiir yazmaktan kendini alamaz. Bu ÅŸiirde yalın fakat etkileyici bir anlam bütünü vardır:

“En rahat anasının serdiÄŸi döÅŸekte uyurdu/ÅŸimdi burada yatıyor.”

Genel çerçevede baktığımızda ÅŸairler; Üsküdar merkez, çinili Camii, Atik -Valide, Üsküdar Meydan, Karacaahmet Kabristanı, Mimar Sinan Hamamı, Åžemsi PaÅŸa Camii, Kız Kulesi, Beylerbeyi, Kandilli, Kuzguncuk, Çengelköy, Sultantepe,

Ä°cadiye gibi ayrıntıları ÅŸiirlerine katmışlardır.Genelde bu tip ayrıntılı iÅŸlemeler, kısa sürede olsa ÅŸairlerin bir ÅŸekilde Üsküdar’da veya Üsküdar’ın bir mahallesinde oturmuÅŸ olmaları ile çoÄŸalmaktadır. Buna en bariz Örneklerden biri de Üsküdarlı ÅŸair Metin EloÄŸlu ile Can Yücel’dir. DoÄŸrudan doÄŸruyaÜsküdar’da deÄŸil de Ä°stanbul’da doÄŸan veya Ä°stanbul’da yaÅŸayan ÅŸairlerde ise yine Üsküdar

taşıdığı görkem sayesinde ÅŸiirlere girer. Åžiir kitabı isimleri açısından Karacaahmet Senfonisi (Hasan Ä°zzettin Dinamo), Üsküdar’da

Sabah Oldu (Rıfat Ilgaz), AÅŸağısı Üsküdar (Ali Asker Barut) adını taşıyan kitaplaröne çıkan eserlerdir. Buraya kadar kısa bir deÄŸerlendirmesini yaptığımız ÅŸairlerde ve ÅŸiirlerinde görüldüÄŸügibi Üsküdar esasen, Ä°stanbul’u gören ve Ä°stanbul’da yaÅŸayan hiçbir ÅŸairin görmezden gelemeyeceÄŸi bir büyük ÅŸiirin kendisidir.

üsküdar sempozyum....