KANUNİ DÖNEMİ ÜSKÜDAR PARA VAKIFLARI
KANUNİ DÖNEMİ ÜSKÜDAR PARA VAKIFLARI
KANUNİ DÖNEMİ ÜSKÜDAR PARA VAKIFLARI
KANUNI DONEMÄ°
USKUDAR PARA VAKIFLARI
Tahsin Özcan*
Osmanlı cemiyeti kendisinden onceki İslam toplumlarının vakıf geleneğini surdurmekle kalmamış, vakıfları Osmanlı kimliğiyle ozdeş bir kurum haline getirmiştir. Vakıflar eliyle cemiyet hayatının kultur, eğitim, sağlık, altyapı, bayındırlık, dini ve sosyal hizmetler ile sosyal guvenlik ve hayır işleri gibi değişik alanlarda ihtiyac duyduğu kurumsal yapı ve finansman ihtiyacının karşılandığını gormekteyiz.1 Merkez maliyesi ile tımar sisteminin yanında ucuncu bir alan oluşturan vakıflar kanalıyla, fertlerinelinde toplanan serveti hizmete donuşturen bir mekanizma oluşturulmuştur. Bu acıdan Osmanlı medeniyeti bir vakıf medeniyeti olarak gorulmektedir.
Vakfa konu olan mallar daha cok arazi ve emlaktan oluşmaktadır. Kuruluşu gercekleştirilen herhangi bir vakıf, kendisine tahsis edilen bu gibi mallardan elde edilen kira vb. gelirleri kuruluş amacına yonelik faaliyetlerin icrası amacıylla kullanır, yani vakfın mal varlığı muhafaza edilerek bunlardan elde edilen gelirler vakfın kuruluş senedi olan vakfiyesinde belirlenen hizmetlerin finansmanı icin harcanırdı. Osmanlılar vakfa konu olan malları ceşitlendirerek vakıf sisteminin daha da gelişmesini sağlamışlardır.
Bu acıdan daha oncesinde uygulamasına rastlamadığımız para vakıfları, Osmanlıların
vakıf sistemine getirdiği bir yenilik ve İslam medeniyetine bir katkı olarak değerlendirilmektedir.
Para vakıfları konusu nispeten yeni bir araştırma alanı olduğu icin konuyla ilgili
bilgilerimiz sınırlıdır. Arşivlerde bulunan zengin kaynakların henuz yeterince değerlendirildiğini
soyleyemeyiz. Bu acıdan konuyla ilgili ayrıntılı bir tarih ve tuahlilden ziyade
bugune kadar yapılmış olan araştırmaların ortaya cıkardığı malumattan hareketle bir on
bilgi verildikten sonra tebliğin konusu olan Kanuni donemi Uskudar para vakıfları ile
ilgili genel değerlendirmeler yapılmaktadır. Para vakfı, asl-ı malının (kuruluş sermayesinin) bir kısmı veya tamamı nukuddan (nakit paradan) oluşan vakıftır. Teoride menkul malların vakfedilebilirliği hususu tartışmalı olduğu gibi, ayrı bir kategori oluşturan paranın vakfedilmesi de ihtilaf konusu olmuştur. Osmanlıların resmi mezhebi olarak kabul edilen Hanefi mezhebinin kurucu imamları arasında da menkul malların vakfı konusu tartışılmış, neticede İmam Azam
gayrimenkula tabi olarak vakfını caiz gorurken, Ebu Yusuf hakkında nass (dini bir hukum)
bulunması, İmam Muhammed ise orf edinilmesi gibi kayıtlarla menkul malların vakfedilebileceğini belirtmişlerdir. Hanefi mezhebi dışındaki diğer mezhep imamlarından
ise sadece Ahmed b. Hanbel’den paranın vakfedilebilmesinin caiz olmadığına dair bir nakil mevcuttur.3 Butun bu teorik tartışmalara raÄŸmen, para vakıflarının Osmanlı oncesinde uygulandığına dair bir ornek mevcut deÄŸildir. Para vakıflarının Osmanlı cemiyetinde ilk olarak ne zaman ortaya cıktığı da bilinmemektedir. Bazı kaynaklarda para vakıfları icin “Rumeli fethedildiÄŸinden beri uygulanageldiÄŸi”, ve “300 yıla yakın tarih bulunduÄŸu” gibi ifadeler4 konuya acıklık getirmediÄŸi gibi, kuruluÅŸ donemlerinde para vakıflarının pek yaygınlık kazanmadığı anlaşılmaktadır. Kaynaklarda II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet’in saltanat yıllarında kurulan para
vakıflarına tesaduf edilmektedir. Bunlar icinde en eski tarihli olanı 826/1423 yılında kurulmuştur.
Bunlara ilaveten Fatih Sultan Mehmed tarafından Ä°stanbul’a et temin eden kasapların zararlarının subvansiyonu icin oluÅŸturulan para vakfı da mehurdur. Barkan’ın
tespitine gore İstanbul tahrir defterinde kayıtlı en eski tarihli para vakfı ise
861/1456 yılına aittir. Ä°smail Kurt’un Ä°stanbul mahkemelerine ait ÅŸer’iyye sicillerinde
yaptığı araştırmada tespit ettiği en eski tarihli vakfiye 896/1490 yılında duzenlenmiştir.7
Omer Lutfi Barkan tarafından Ä°stanbul’a ait vakıf defterleri uzerinde yapılan tahlillere
gore Ä°stanbul’da 16. asrın ilk yarısında kurulan vakıflar asl-ı malı acısından deÄŸerlendirildiÄŸinde
yarıya yakınının sadece nakit (i34, 76) veya akarla birlikte nakit (i 12,
09) ÅŸeklinde olduÄŸu gorulmektedir. Ancak, 986/1578 ve 1005/1596 tarihlerine ait tahrirlerde
sadece nakit veya nakitle birlikte gayrimenkul vakıflarının oranının % 15-16 civarında
olduÄŸu gorulmektedir.
İstisnai birkac araştırma dışında yeterli istatistiki calışmanın bulunmayışı nedeniyle
İstanbul dışındaki yerlerde para vakıflarının diğer vakıflara oranı konusunda değerlendirme
yapma imkanına sahip deÄŸiliz. Emecen’in 16. asırda duzenlenen vakıf deferlerinden
hareketle yaptığı tespitlere gore; Manisa’da 139’u erkek, 61’i kadın olmak uzere
yaklaşık 200 kişi para vakfı kurmuştur. Bunların nakit yekunu 848.530 akce olarak
belirlenmekte ve senelik gelirininde 84.863 akce olduÄŸu kaydedilmektedir. Gayrimenkul
vakıflarından elde edilen gelir de 136.592 akce olarak tespit edilmektedir ki, bu rakamlara
gore, para vakıflarının gelirleri toplam vakıf gelirleri icinde % 38, 31’lik bir oranı
teÅŸkil etmektedir. Aynı donemde Ä°stanbul’da kurulan para vakıflarının nakit yekunu
13.253.736 akce ve bunun senelik geliri 1.262.260 akce olarak belirlenirken Bursa icin
968/1560 yılında bu rakamların 3.349.046 akce ve 333.119 akce olarak tespit edildiği
gorulmektedir. Ä°stanbul ve Manisa’ya ilaveten, Barkan ve Mericli’nin Hudavendigar Livası, Gokbilgin’in Edirne’deki vakıf, mulk ve mukataalarla ilgili eseri ve Cizakca’nın Bursa’ya ait
ÅŸer’iyye sicillerine dayanarak gercekleÅŸtirdiÄŸi calışmalar da para vakıflarının bir hayli
yaygın olduÄŸunu gostermektedir. Anadolu ve Balkanlar’ın deÄŸiÅŸik bolgelerinde de vakıflarla
birlikte para vakıflarının varlığı ve yaygınlığı bilinmektedir. Ancak, Arap bolgelerinde
bu uygulamanın Anadolu ve Balkanlardaki kadar kabul gormediği ve yaygınlık
kazanmadığı anlaşılmaktadır.12 GorulduÄŸu gibi, farklı donemlerde ve deÄŸiÅŸik bolgelerde oranı deÄŸiÅŸmekle beraber para vakıflarının Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar varlığını surdurduÄŸu ve vakıf sistemi icinde onemli bir oranı teÅŸkil ettiÄŸini soyleyebiliriz.
Para vakıflarının hem sayı hem de vakıf sistemi icindeki oranı itibariyle gelişmesi
meşruiyeti konusundaki bir tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Kanuni doneminin
onde gelen şahsiyetleri arasında konu hem teorik olarak hem de pratik sonucları acısından
ayrıntılı olarak tartışılmıştır. Neticede para vakıflarının meşru olduğu sonucuna
ulaşılmış ve vakfedilen nukudun nasıl işletileceği konusunda birtakım duzenlemeler
yapılmıştır. Para vakıfları konusundaki tartışmalar, fetvalar, konuyla ilgili kaleme alınan risaleler
ve para vakıflarının yasaklanmasıyla ortaya cıkan sıkıntıları dile getirerek serbest
bırakılmasını talep eden mektuplarda yer alan bilgilerden hareketle takip edilebilmektedir.
Teorik tartışmalarla birlikte uygulamada Civizade’nin aleyhteki goruÅŸleri doÄŸrultusunda
yasaklanan para vakıfları daha sonra Ebussuud Efendi’nin tezinin kabulu ile
sona erdirilmiÅŸtir. Bu yasak, Civizade Mehmed Muhyiddin Efendi H. 952/M.1545’de
Ebussuud Efendi’nin Åžeyhulislam oluÅŸu ile onun yerine Rumeli kazaskeri olduÄŸu esna-
.
da uygulamaya konulmuştur. H. 955/M.1548 yılı Rebiulevvel ayının sonlarına ait bir
fermanda ise yasağın meydana getirdiği tahribata dikkat cekilerek Ebussuud Efendi ile
devrin ileri gelen alimlerinin ittifakla sıhhatine fetva verdikleri zikredilerek para vakıflarının
serbest bırakıldığını goruyoruz.13 Bununla birlikte konunun teorik olarak tartışılmasına
zikredilen fermandan sonra da devam edildiği anlaşılmaktadır. Teorik tartışmalar esnasında para vakıflarının hukuki meşruiyetinin onceki donemlerde ortaya cıkan tartışmalara ve ozellikle Hanefi mezhebi imamlarının vakıf ve menkul malların vakfı konusundaki goruşlerine dayandırılarak izah edildiği gorulmektedir. Osmanlı ulemasının bu konudaki katkısı ise mevcut goruşler arasında tercihte bulunmak ve bunları belli bir sistematik icinde ele alarak, fıkıh usulunun (İslam hukuk
metodolojisi) birtakımprensiplerinden de istifade etmek suretiyle para vakıflarına meşruiyet
kazandırmak olmuştur. Hukuki acıdan meşruiyeti tescil edilen para vakıfları, vakıf
sistemi icindeki varlığını devam ettirdiği gibi, mevcut fonksiyonlarına ilaveten belli
grup, zumre veya meslek mensupları arasında dayanışma ve yardımlaşmayı sağlayan ortak
fonlar oluşturularak ozellikle sosyal guvenlik ve sigortacılık gibi alanlarda gunumuzde
de ornek alınabilecek modellerin geliştirilmesine zemin hazırlamıştır. Bir para vakfının kuruluşu ya doğrudan vakfiyesini duzenleyerek kadıya tescil ettirmek ya da olume bağlı olarak ve malının ucte birini (suls-ı malını) aşmamak uzere istediği şartları vasiyet etmek suretiyle gercekleştirilmektedir. Kuruluşu gercekleştirilen vakfın faaliyetleri vakfiyesinde ongorulen şartlar cercevesinde yurutulmekte, mutevelliye teslim edilen vakıf mal uzerinde nezaret yetrkisi dışında herhangi bir kişinin mudahale hakkı kalmamaktadır.
Vakfın faaliyetleri mutevelli tarafından vakfiyede belirlenen esaslar cercevesinde
yurutulmekte ve tespit edilen ÅŸartlara gore varsa hak sahiplerine de belirlenen olcude
hakları verilmektedir. Tescil icin duzenlenen vakfiyede vakfın amacı, şartları, gorevlileri
ve idaresi ile ilgili hususlar ayrıntılı olarak belirlenmekte ve vakfın işleyişi bu şartlar
cercevesinde gercekleşmektedir. Vasiyet yoluyla kurulan vakıflarda ise bu esaslar vasiyetname
ile belirlenmektedir. Prensip olarak vakfiyelerdeki ÅŸartlar icin tam bir serbestiyet
tanınmış, yururlukteki hukuka aykırı olmamak kaydıyla herturlu şart gecerli kabul
edilmiştir. Kuruluşu gercekleştirilen bir para vakfının asl-ı malı (sermayesi) mutevelli tarafından
işletilmekte ve elde edilen gelir vakfın kuruluş amacına yonelik olarak vakfiyede
ongorulen yerlere harcanmaktadır. Nukud-u mevkufenin nasıl işletileceği konusunda
vakfiyelerde genellikle istiÄŸlal, istirhab, murabaha olunmak ya da faideye verilmek gibi
genel ifadeler kullanılmaktadır. Bunlarla kastedilen şey vakıf paranın gelir (galle, rıbh,
faide) getirecek ÅŸekilde iÅŸletilmesidir. Bu durumda belli bir iÅŸlem turun tayin erdilmediÄŸi,
tercihin gunun şartlarına gore mutevelliye bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bazı vakfiyelerde
ise vakfedilen paranın muamele ya da muamele-i ÅŸer’iyye ile istiÄŸlal ve istirbah
olunması istenmektedir. Bu işlem, ozellikle Civizade ve Birgivi tarafandan eleştirilen ve
faize acılan bir kapı olarak değerlendirilen bir usuldur ki, para vakıflarının işletilme şekilleri
icinde en yaygını olduğu anlaşılmaktadır. Bunun yanında teorik tartışmalarda bidaaa
ve mudarebe usulleri vakfedilen paraların işletilme usulleri olarak gosterilmektedir.
Ayrıca teorik tartışmalarda ve vakfiyelerde zikredilmemekle beraber uygulamada
bey’ (alım-satım) iÅŸlemleri (bey’ bat, bey’ bi’l-vefa ve bey’ li’l-istiÄŸlal) yapılmak suretiyle de vakıf paraların iÅŸletildiÄŸi gorulmektedir.Vakıf hukuku, vakıfların, dolayısıyla para vakıflarının idari acıdan mustakil ve bağımsız,bugunku anlamda ozerk bir ÅŸekilde faaliyette bulunmasına imkan tanımaktadır.bununla beraber soz konusu faaliyetlerin birtakım mekanizmaların gozetim ve denetimialtında yurutulduÄŸu gorulmektedir. Para vakıflarının gorevli sayısı birkacı gecmemektedir. Bazı vakıflarda sadece mutevellibulunurken bazılarında da buna ilaveten nazır, cab ve katip gibi gorevliler bulunabilmektedir. Ancak buyuk vakıflarda vakfın faaliyet alanına gore istihdam edilen baÅŸka gorevliler de bulunmakla beraber konumuzla doÄŸrudan ilgili olmadığı icin bunlarınayrıntısına girilmeyecektir.
Vakfın idaresinden sorumlu olan kişi, vakfın işlerini yurutmek ve menfaatlerini gozetmek
uzere tayin edilen mutevellidir. Mutevelli, vakfın faaliyetlerini vakfiyede ongorulen
şartlara ve genel hukuki hukumlere aykırı olmamak şartıyla ve vakfa faydalı olmak
kaydıyla dilediği şekilde yurutebilir. Gerekli şartları yerine getirdiği takdirde herhangi
bir kiÅŸi kendisine mudahalede bulunamaz
Nazır vakfın gozetim ve denetiminden sorumludur. Nazır bulunan vakıflarda mutevelli
yaptığı faaliyetler onun da goruşunu almak zorundadır. Bunun yanında nazır
vakfın faaliyetlerinin vakfiyeye uygun olarak yurutulup yurutulmediği, herhangi bir ihmal
veya suiistimal bulunup bulunmadığı gibi hususları takip eder, ancak bunun otesinde
vakfın işleyişine doğrudan mudahalede bulunamaz. Mutevelli ve nazırın yetki ve
sorumlulukları her vakıfta aynı olmayabilir. Bu konuda ilk muracaat edilecek yer vakfın
tuzuğu mahiyetindeki vakfiyesidir. Bu hususta teamuller de dikkate alınır. İhtilaf
durumunda ise hakim, mutevelli ve nazırın yetki derecelerini tayin eder. Hakimin ayrıca
vakıf uzerinde genel nezaret yetkisi de vardır. Vakıfların nezaretinin genrellikle belli
devlet gorevlilerine (kadı, şeyhulislam, darussaade ağası vb.) verilmesi neticesinde ceşitli
adlarla nezaretler oluşturulmuş, 1826 yılında devlet elindeki vakıfların tek elden
yonetilmesi amacıyla Evkaf Nezareti kurulmuştur. Mustakil idareye sahip olan vakıfların
onemli bir kısmı bu donemde peyderpey Evkaf Nezareti’nin idare ve denetimine
gecmiÅŸtir.15
Kadıların vakıf uzerindeki yetkileri daha cok vakfiyenin tanzim ve tescilinde ortaya
cıkmaktadır. Kadılar vakfiyede ongorulen şartların uygunluğunu, vakfedilen malın
gerekli şartları taşıyıp taşımadığı gibi hususları dikkate alarak daha once ayrıntısını zikrettiğimiz
tescil ameliyesini gercekleştirirler. Yine kadıların vakıf faaliyetlerinin vakfiyeye
ve yururlukteki hukuka uygun olarak yurutulup yurutulmediÄŸini takip etme ve gerektiÄŸinde
mudahale etmelerine imkan tanınmıştır. Bu yetki cercevesinde vakıfların
muhasebeleri kadılar tarafından denetlenir, muhasebe defterleri incelenir ve herhangi
bir yoksuzluk veya suiistimal tarafından denetlenir, muhasebe defterleri incelenir ve
herhangi bir yolsuzluk veya suiistimal gorulmediÄŸi takdirde ilgili hesap donemi icin
mutevellinin zimmetinin beraatına hukmedilirdi. Bu suretle soz konusu hesap donemi
icin mutevelli aklanmış olurdu. Bazı vakfiyelerde kadılara, ilave birtakım yetki ve sorumluluklar
yuklendiği de gorulebilmektedir. Cabiler vakfın tahsildarlarıdır. Daha cok buyuk vakıflarda olan bu gorevliler vakfınher turlu tahsilatını ya bizzat ya da gerekli durumlarda kadıya muracaat etmek suretiyleyuruturlerdi. Katipler ise vakfın hesaplarının tutulmasından, gerekli defterlerinin
tanziminden ve sayir yazışmalarından sorumlu gorevlilerdir.Para vakıflarının kuruluşu gercekleştirildikten sonra vakfın sermayesi (asl-ı mal)zikredilen usullerden biri ile işletilmekte, bunun karşılığında belli bir gelir elde edilmektedir.Ana sermaye olduğu gibi muhafaza edilmekte, buna karşılık elde edilen gelir
vakfiyede ongorulen yerlere harcanmaktadır. Bu harcamalar genellikle iki kısımda mutalaa
edilebilir. Birinci kısım vakfın idaresi ve işlerinin yurutulmesine yonelik harcamalardır
ki, bunlar mutevelli, nazır, cabi, katip gibi vakıf gorevlilerine verilen ucretlerden
oluşur. İkinci kısım ise vakfın kuruluş amacını gercekleştirmeye yonelik faaliyetler icin
yapılan finansman harcamalarıdır.16
Vakıf muessesesi, daha cok sosyal amaclı yatırımların yapılması ve hizmetlerin yurutulmesi
icin gerekli finansmanın temininde onemli bir rol icra etmiştir. Bu sistemin
bir parcasını oluşturan para vakıflarının da kuruluş amaclarını gercekleştirmeye yonelik
olarak yapılan faaliyetleri finanse etmek suretiyle vakıf sisteminin işleyişine katkıda
bulunduğu gorulmektedir. Bu cercevede para vakıflarının da katkısıyla vakıf sistemi
icinde gercekleştirilen hizmetler ana hatlarıyla altyapı ve bayındırlık hizmetleri, dini ve
kulturel hizmetler, eğitim hizmetleri, sağlık hizmetleri, sosyal guvenlik ve dayanışma
hizmetleri ve hayri hizmetler başlıkları altında mutalaa edilebilir.
Bunlara ilaveten para vakıflarının kendine has birtakım fonksiyonlar da icra ettiği
gorulmektedir. Bunlardan birincisi şahısların nakit ve kredi ihtiyaclarının karşılanmasıdır.
Para vakıfları vasıtasıyla kredi işlemleri bir anlamda kurumsallaşmış, kredi arzının
artması ve kişilerin kredi ihtiyaclarının karşılanması icin kurumsal bir altyapı oluşturulmuştur.
Para vakıfları bu fonksiyonları ile piyasada yuksek faiz oranları ile yapılan
rihaborluk işlemlerine de bir alternatif olarak karşımıza cıkmakta, kredi maliyetlerinin
belirlenmesinde ve bu alanda piyasa istikrarının sağlanmasında onemli bir fonksiyon icra
etmektedir.
Para vakıflarının ikinci fonksiyonu hayır yapmak isteyen ancak yeterli mali gucu
olmayan, ya da mali gucu yeterli olmakla birlikte vakıf olmaya elverişli gayrimenkul bulamayan
kişilerin de hayır yapmalarına imkan tanınmasıdır.
Para vakıflarının sonraki donemlerde uygulama alanı genişlemiş, buna bağlı olarak
fonksiyonlarında da bir artış meydana gelmiştir. Ozellikle yenicerilerin orta sandıkları,
esnaf birliklerine mensup kişilerin kendi aralarında oluşturduğu esnaf sandıkları ile
mahalle ve koylerde kurulan avarız vakıfları cemiyetin belli kesimlerinin ortak faaliyetlerinin
yurutulmesi, ortak ihtiyacların karşılanması, aralarındaki dayanışmanın artmasında
ve mali sıkıntıya duşen mensuplara ya da ailelerine yardım edilmesi gibi hizmetler
gormuşlerdir. Bu acıdan para vakıflarının, sosyal guvenlik ve işsizlik sigortası gibi
fonksiyonlar icra ettikleri soylenebilir. Ote yandan para vakfı olmamakla beraber benzer
prensiplerle işletilen eytam sandıkları da toplumun zayıf ve korunmaya muhtac bir
kesimini oluÅŸturan yetimler icin bir guvenlik ÅŸemsiyesi oluÅŸturmuÅŸtur.
16 Ayrıntılı bir tahlil icin bkz. Ozcan, a.g.e., s.310 v.d.; s. 385, Tablo: 137.
Para vakıflarının diğer vakıflarla birlikte zaman zaman ceşitli mudahalelere maruz
kaldıkları, birtakım suiistimallere konu oldukları gorulmektedir. Bununla birlikte Kanuuni
doneminde teorik temelleri bilirgin hale getirilerek meÅŸru bir zemine kavuÅŸturulan
bu nevi vakıfların Osmanlı Devleti’nin yıkılışına kadar varlıklarını surdurdukleri anlaşılmaktadır.
Devlet idaresindeki merkezileÅŸme eÄŸilimine paralel olarak Evkaf Nezareti’nin
kuruluşundan sonra bir kısım vakıflar nezaretin idare ve denetimine gecmiş, II.
MeÅŸrutiyet doneminde nezaret bunyesinde Terekat ve Nukud-u Mevkufe Kalemi gibi
doÄŸrudan para vakıfları ile ilgili birimler oluÅŸturulmuÅŸtur. Nukud-u Mevkufe Sandıkları’nda
1908 yılında 90.000 Osmanlı lirası bulunduğu, bu paranın işletilmesi icin
11.000’den fazla iÅŸlem yapıldığı kaydedilmektedir. Bu sandıklarda her vakıf icin ayrı bir
defter tutulduÄŸu ve her idane iÅŸlemi icin ayrı hesap acıldığı gorulmektedir. Evkaf Nezareti’nin
hazinesinde toplanan vakıflara ait paraların da zamanla, devlet hazinesinin acıklarını
kapatmak icin muracaat edilen bir fona donuÅŸtuÄŸu gorulmektedir.17
Evkaf Nezareti’nin para vakıflarını ve vakıflara ait birtakım arsa ve arazileri deÄŸerlendirmek
suretiyle bir banka kurma yolunda bazı teşebbusleri olmuştur. II. Meşrutiyet
doneminde vakıf arazilerin satışından elde edilecek sermaye ile bir “Evkaf Bankası” kurulması
kararlaÅŸtırılmış, 1913’te kurulan bankanın hisse senetlerinin ise nukud-u mevkufe
ile satın alınması duÅŸunulmuÅŸtur. Ancak 1914’te I. Dunya Savaşı’nın baÅŸlamasıyla
bu teşebbus yarım kalmış, banka faaliyete gecememiştir.18
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Åžer’iyye ve Evkaf Vekaleti’ne devredilen nukud-
u mevkufe mevcudunun 321.989 lira olduÄŸu kaydedilmektedir. Yine Cumhuriyet
doneminde, 1930 tarihli belediye kanununun 110. maddesiyle avarız vakıflarının belediyelere
intikal ettirildiÄŸi bilinmektedir. 1937 tarihli bir raporda ise Vakıf Paralar MudurluÄŸu’nun
elinde, 291.496 lirası Ä°stanbul’a ve 152.684 lirası diÄŸer vilayetlere ait olmak
uzere toplam 444.180 lira vakıf para bulunduÄŸu belirtilmektedir. 1935’ten itibaren
vakıf mallarının satışının serbest bırakılmasıyla birlikte Vakıf Paralar MudurluÄŸu’nde
bulunan nakit para mevcudu onemli bir artış kaydetmiş ve 1938 sonunda 4.879.090 liraya
ulaşmıştır. Bu gelişmeye paralel olarak sermayesini vakıf paralarının oluşturacağı
“Evkaf Emlak Bankası”nın kurulması gundeme gelmiÅŸtir. CeÅŸitli nedenlerden dolayı bu
teşebbus de başarılı olamamış, ancak 1954 yılına gelindiğinde elli milyon lira olan sermayesinin
buyuk bir kısmı vakıflardan temin edilerek “Turkiye Vakıflar Bankası
T.A.O.” kurulmuÅŸtur.19 Bu paranın onemli bir kısmını para vakıfları oluÅŸturmaktadır.20
Butun bu izahattan sonra Kanuni doneminde Uskudar’da faaliyet gosteren para
vakıflarıyla ilgili değerlendirmelere gelecek olursak; bu donemde Uskudar bolgesinde
kurulan veya faaliyet gosteren para vakıflarının sayısı 150 olarak tespit edilmiş-
tir. Bunların coğu sadece nakit para vakfıdır. bir kısmı ise gayrimenkul ile birlikte
vakfedilen paradan oluşmaktadır. Bu vakıflardan bazılarının, ozellikle bir gayrimenkulle
birlikte kurulanların en azından gayrimenkullerinin gunumuzde de varlığını
surdurduğunu gormekteyiz. Bunlar arasında halen uskudar merkezinde bulunan Selman
Ağa Camii, Gulfem Hatun Camii, Davud Paşa Camii Vakıfları ile halen aynı
isimli mahallede yer alan Toygar Hamza, Bulgurlu Camii ve Samandıra Camii vakıfları
zikredilebilir. Bu vakıflardan 43 tanesinin vakfiyesi veya vakfiyesinin muhtevasını
nakleden bir baÅŸka belgesi tespit edilmiÅŸtir. Yine vasiyet yoluyla kurulduÄŸu tespit
edilen 14 vakfın kurucusuna ait vasiyetname kayıtları mevcuttur.
Kanuni donemi Uskudar para vakıfları kurucuları acısından incelendiğinde karşımıza
cıkan tablo ÅŸoyledir: Kurucuların % 25’ini kadınlar, % 70’ini ise erkekler oluÅŸturmaktadır.
% 5 ise kadın ve erkek birlikte kurulan vakıflar ile kurucusu belli olmayan
vakıflardır. Osmanlı cemiyetinde vakıf kurucuları arasında kadınların oranının % 20 ile
% 50 arasında değiştiği hususu dikkate alındığında, Uskudar bolgesinde kadınların vakıf
kurma oranının nispeten duşuk olduğunu soyleyebiliriz.
Vakıf kurucularının sosyal statusu acısından bakıldığında vakıfların %45’i (67
adet) askeri zumreye mensup kiÅŸiler tarafından kurulurken % 5’i (7 adet) ise reayaya
mensup kiÅŸilerce kurulmuÅŸtur. Hangi zumreye mensup olduÄŸu tespit edilemeyenler hemen
hemen vakıf kurucularının % 50’sini (76 adet) teÅŸkil etmektedir. Bunların coÄŸunluÄŸunun
da yine reayaya mensup olduÄŸu tahmin edilebilir.
Vakıf kurucularının servetlerini tespit genellikle mumkun olamamaktadır. Ancak
vasiyetnamesi mevcut olan vakıf kurucuları bu acıdan incelendiğinde iclerinde bir hayli
zengin olanlar bulunduÄŸu gibi, nispeten fakir denebilecek kiÅŸiler de mevcuttur. Bunlardan
askeri kesime mensup olanların diğerlerine nispetle daha zengin olduklarını da
soyleyebiliriz.
İctimai menşei acısından vakıf kurucuları incelendiğinde onemli bir kısmının
muhtedilerden oluşması dikkat cekicidir. Ozellikle askeri kesime mensup olanların
icinde muhtedilere sıkca rastlanmaktadır. Bey, ağa, paşa gibi lakaplara sahip olan vakıf
kurucuları icinde kendisi veya babası, genellikle muhtedilere verilen Abdullah ismini
taşıyanlar coğunluktadır. Bunlardan Tavaşi Hasan Bey b. Abdullah, Sinan Bey b. Abdullah,
Huseyin Bey b. Abdullah es-Silahi, Rahtuvan Bayezid Bey b. Abdullah, Bostancıbaşı
Abdullah Ağa ozellikle sayılabilir.
Dikkat ceken bir başka unsur Fenari ailesine mensup kişiler tarafından kurulan
vakıflardır. Tespit edilen vakıf kurucuları icinde ismi gecen Hasan Bey b. Mehmet, Şah
Mehmet ve Sinan Celebi Bey’in Fenari ailesine mensup oldukları anlaşılmaktadır.
Vakıfların daha cok doğrudan vakfiyesini tanzim etmek suretiyle bizzat vakıf tarafından
kurulduğu gorulmektedir. Kuruluş belgesi tespit edilen vakıfların 43 tanesi bu
ÅŸekilde kurulmuÅŸtur. Bunların 32’si sadece nakit, 4 tanesi ise gayrimenkulle birlikte nakit
vakfıdır. Ayrıca 6 vakıf gayrimenkul vakfı olarak kurulmuş, sonradan nakit vakfına
donuşturulmuş, bir vakıf ise nakit vakfı olarakkurulduktan sonra gayrimenkul vakfına
cevrilmiÅŸtir.
.
Vasiyet yoluyla kurulan para vakfı sayısı 14 olarak tespit edilmiştir. Bu tur vakıflarda
genellikle vefat eden kişinin malının ucte birini vasiyet ettiği, bunun da ya tamamını
veya bazı harcamalar yapıldıktan sonra kalan kısmını vakfettiği gorulmektedir. Bu
şekilde vasiyette bulunan kişiler vefat ettiğinde mal varlıkları tespit edilmekte, techiz,
tekfin masrafları ile borcları odendikten sonra kalan malının ucte birini aşmayacak şekilde
vasiyetnamede zikredilen miktar yine vasiyetnamede belirtilen esaslar doÄŸrultusunda
vakfa donuÅŸturulmekteydi.
Vakıfların sermaye miktarları vakıf kurucusunun mali gucune gore bir hayli farklı
olabilmektedir. Tespit edilen vakıflar icinde (nakit) sermaye oranları 200 akce ile
100.000 akce arasında değişmektedir. Ancak, daha cok 1.000 akce ile 5.000 akce arasındaki
miktarlarla vakıf kurulduğunu goruyoruz. Para vakıflarında vakfedilen paranın
vakfın amacını gercekleştirmek icin gerekli gelirin elde edilmesi acısından yetersiz kalması
durumunda vakfa ilave yapıldığına dair ornekler de mevcuttur. Bunun yanında vakıf
paranın zayi olmaması icin de ceşitli tedbirler alınmıştır. Bu tedbirler arasında idane
işlemlerinin kadıya tescil ettirilmesi, muhasebe işlemlerinin duzenli bir şekilde yurutulmesi,
borclulardan rehin veya kefil alınması gibi hususlar sayılabilir. Butun terdbirlere
rağmen zaman zaman geri donmeyen alacakların ortaya cıktığı da gorulebilmektedir.
İbrahim Ağa vakıflarına ait kayıtlarda battaliye adıyla kaydedilen geri donmeyen
alacakların tahsili icin yapılan işlemlere tesaduf edilmektedir.22
Uskudar para vakıfları amacları acısından incelendiğinde en cok gorulen amac
Kur’an-ı Kerim okutulmasıdır. Vakfedilen paranın iÅŸletilmesiyle elde edilecek gelir ile
vakıfın kendisinin veya bir yakının ruhu icinde gunde, haftada, ayda bir cuz, belli vakitlerde
belli sure veya ayetlerin (Amme Suresi, Tebareke Suresi, Yasin Suresi, Ayetu’lkursi
v.b.) okutulması gibi hususlar yer almaktadır. Vakfiyelerde genellikle bu işi yapacak
kişi de tayin edilmekte, bir caminin imamı, muezzini, belli bir medresenin hocaları
veya talebeleri gibi şartlar da konulmaktadır. Kanuni donemi Osmanlı uleması arasında
parayla Kur’an okutulmasının caiz olup olmadığı ÅŸeklinde ortaya cıkan tartışma da
bu acıdan anlam kazanmaktadır. Bu şekilde ilim erbabı ile dini hizmetleri yuruten kişilerin
duzenli bir ek gelire kavuşturulmasına yonelik bir mekanizmanın oluşturulduğunu
soyleyebiliriz.
Para vakıflarının amacları arasında dini hizmetlere yonelik harcamalar da onemli
bir yer tutmaktadır. Genellikle bir cami veya mescid adına kurulan para vakıflarının gelirleri
ilgili cami veya mescidin temizlik, aydınlatma, personel giderler gibi cari harcamalarının
karşılanmasına yoneliktir. Ayrıca, caminin bakım, onarım işleri ile su temini,
ozel gunlerde yapılacak harcamalar da bu cercevede zikredilebilir.
Eğitim amaclı kurumların cari harcamalarının karşılanmasında da para vakıflarının
onemli bir yeri olduğunu soyleyebiliriz. Ozellikle Gulfem Hatun tarafından mescidin
yanında bir de mektep kurulduğunu ve harcamaların vakıf tarafından karşılandığını
goruyoruz. Aynı şekilde Ahmed ağa b. Mahmud tarafından kurulan para vakfı da vakıfın
yaptırdığı iki muallimhane ve bir cami icindir.
Bayındırlık faaliyetleri de para vakıflarının amacları icinde onemli bir yer tutmaktadır.
Bu cercevede cami, mescid, musalla, imaret, mektep gibi muesseselerin bakım ve
tamirinin yanında, kuyular ile su yollarının inşası, bakım ve tamiri, yol ve kopru yapımı
gibi faaliyetler sayılabilir. Uskudar’da kurulan MenefÅŸe Hatun Vakfı’nın kayıtların-
dan vakfın Benefşe Hatun tarafından yaptırılan yol ve kuyu icin olduğu anlaşılmaktadır.
Sayılanlara ilaveten para vakıflarının faaliyetleri arasında fakirlere yemek dağıtılması
gibi hayır faaliyetleri de gorulmekdedir. Genellikle vakıfların zevayidinin (gelir
fazlasının) hayır işlerine sarf edilmesi bir gelenek halini almış ve coğu vakfiyede de bu
husus ozellikle zikredilmiÅŸtir.
Kanuni doneminde Uskudar’da kurulan ve faaliyet gosteren 150 para vakfına ait
toplam 3692 idane (kredi) iÅŸlemi tespit edilmiÅŸtir. Bu iÅŸlemler incelendiÄŸinde genellikle
bir yıl vade ile rehin ve kefil karşılığında idane işlemi yapıldığı gorulmektedir. Ancak
tespit edilen orneklerde idane iÅŸlemlerinin vadesi dolduÄŸunda iÅŸlemin yenilenmesi suretiyle
uzun yıllar devam ettiği gorulmektedir.
Uskudar para vakıflarından yapılan idane işlemlerinde en cok gorulen idane şekli
muamele-i ÅŸer’iyyedir (i 92, 68). Bunun yanında satış (bey’) iÅŸlemleri (bey’-i bat, bey’
bi’l-vefa, bey’ li’l-istiÄŸlal; kesin satış, geri alma ÅŸartıyla satış ve kiralama ÅŸartıyla satış7 de
uygulanmaktadır (i 5, 31). Bunun yanında cok az sayıda (i 2) karz işlemi gorulmektedir
ki, bunlar da genellikle vadesi gelen alacaklarda on gun, on beÅŸ gun ya da bir ay gibi
kısa vadelerde yapılan karz işlemleridir. Uskudar para vakıflarının işlemleri arasında
mudarebeye rastlanmamaktadır. Teoride tartışılması ve bazı araştırmacılar tarafından
uygulandığı iddia edilmesine karşın uygulamada mudarebe işlemine rastlanmaması ilgi
cekici bir sonuc olarak karşımıza cıkmaktadır.
İdane işlemlerinde uygulanan muamele oranları % 10 ile % 20 arasında değişmektedir.
Uygulamada % 11, 25, % 12, 5, % 15 gibi farklı oranlar da gorulmekle birlikte en
cok uygulanan oran % 10’dur. Kanuni doneminin ilk yıllarında muamele oranlarında
gorulen ceşitlilik zamanla kaybolmakta ve sonraki yıllarda % 10 oranı daha belirgin bir
hale gelmektedir.
Muamelelerde idaneye verilen miktarlar da farklılık arz etmektedir. Yapılan işlemler
daha cok 500 akce ile 1.000 akce arasında yoğunlaşmaktadır. Bunun yanında 500
akcenin altında ve 1.000 akcenin uzerinde yapılan işlemler nispeten azdır. 5.000 akcenin
uzerindeki işlem sayısı ise cok daha az bir miktar oluşturmaktadır.
Para vakıflarından borc alan kişiler kimlikleri acısından incelendiğinde, borcluların
genellikle Uskudar ahalisinden oluşması ilk dikkati ceken husustur. Borclular arasında
her meslek ve zumreye mensup kiÅŸiler bulunabilmektedir. Nadiren de olsa saraya
mensup kiÅŸilere veya devlet gorevlilerine idanede bulunulduÄŸuna dair ornekler de
mevcuttur.
İdane işlemlerinde kefil veya rehin alındığı, bazı orneklerde hem kefil alındığı hem
de rehin işlemi yapıldığı gorulmektedir. Ancak, ihmal edilmeyecek miktarda (% 18 civarında)
işlemde kefil veya rehinden soz edilmemektedir. Bunun yanında vakıf gorevlileri
(mutevelli veya cabi) idaneye verdikleri paralardan sorumlu tutulmakta, paranın
geri donmemesi halinde tazmini istenmektedir. Kayıtlarda bu tur orneklere de rastlanmaktadır.
Borclularda belli bir nitelik aranmamakla birlikte bazı vakfiyelerde borcunu odeyecek
mali kudrette olmasının yanında kefil gostermesi veya rehin vermesi gibi şartlar
zikredilmektedir. Vadesi gelen alacakların tahsilinde de oncelikli olarak borclunun kendisinden
tahsil yoluna gidilmektedir. Bu mumkun olmadığı takdirde kefil olan kişiden
tahsil gundeme gelmekte veya rehin olarak alınan malın satışı yoluyla tahsilat gercekleştirilmektedir.
Borclunun vefatı halinde ise vakfın alacağının terekesinden tahsili sağlanmaktadır.
Para vakıflarının giderleri icinde idari harcamaların oranı % 10 ile % 30 arasında
değişmektedir. Bunun dışında kalan % 70 ile % 90 arasındaki miktar ise kuruluş amacına
yonelik hizmetlerin finansmanı icin harcanmaktadır. Vakfın gelirlerinin giderlerini
karşılamaması gibi durumlarda bir kısım harcamaların askıya alındığı, veya harcamayı
karşılayacak miktarda gelir teminine imkan sağlayacak şekilde vakfın asl-ı malının
arttırıldığını goruyoruz.
Para vakıfları ile ilgili akla gelen sorulardan biri de vakıfların omrunun ne kadar
olduğu hususudur. Bu acıdan para vakıflarının gayrimenkul vakıfları kadar uzun omurlu
olamadığı duşunulebilirse de uygulamada bu tur vakıfların şekil değiştirerek varlıklarını
surdurduğunu soyleyebiliriz. Para vakıfları zamanla kısmen de olsa gayrimenkule
donuşerek varlığını devam ettirmiştir. Vakfiyelerde buna yonelik bazı kayıtlar bulunabildiği
gibi, hukuki acıdan da vakfa daha faydalı olması şartıyla bu tur tasarrufların
onunde herhangi bir engel mevcut deÄŸildir. Bu tur bir uygulama orneÄŸi Gulfem Hatun’un
vakıflarında gorulmektedir. Gayrimenkulle birlikte para vakfından oluşan Gulfem
Hatun’un vakıflarına ait tahrir kayıtlarından anlaşıldığına gore, 360.000 akce olan
vakfa ait nukudun 160.000 akcesi sonradan akara tebdil edilmiÅŸtir.
NOTLAR:
KANUNI DONEMÄ° USKUDAR PARA VAKIFLARI `32; 59
9 bkz. Feridun M. Emecen, XVI. Asırda Mania Kazâsı, Ankara: Turk Tarih kurumu Yayınları, 1989, ss. 70-
72; Omer Lutfi Barkan, “Turkiye’de Din ve Devlet Ä°liÅŸkilerinin Tarihsel GeliÅŸimi”, (Cumhuriyetin 50. Yıldönümü
Semineri 23-26 Ekim 1973 Ankara, Ankara: Turk Tarih Kurumu Yayınları, 1975) icinde, ss. 49-
97, s. 77.
10 bkz. Omer Lutfi Barkan-Enver Mericli, Hüdavendigar Livası Tahrir Defterleri I, Ankara: Turk Tarih Kurumu
Yayınları, 1988; Gokbilgin, a.g.e.; Murat Cizakca, Risk Sermayesi Özel Finans Kurumları ve Para
Vakıfları, Ä°stanbul: Ä°lmi NeÅŸriyat, 1993; a.ml., “Changing Values and the Contribution of the Cash Endowments
(Awqaf al-Nuqud) to the Social Life in Ottoman Bursa 1585-1823”, (Le Waqf Dans le Monde
Musulman Contemporain (XIXe-XXe Siecles) : Fonctions Sociales, Economiques et Politiques, Ä°stanbul: Institut
Francais D’etudes Anatoliennes, 1994) icinde, ss. 61-70.
11 Zikredilen eerlere ilaveten bkz. İbrahim Gokcen, Manisa Tarihinde Vakıflar ve Hayırlar (H. 954-1060) Kitap:
1, Ä°stanbul: Manisa Halkevi Yayını, 1946; Muhammed el-Arnavud, dirâsât fi’t-Tarihi’l-Hadârî li’l-Ä°slâm
fi’l-Balkan (Balkanlarda Ä°slam Medeniyeti Tarihin Dair Ä°ncelemeler), Urdun: Muessesetu’t-Temimi,
1996, ss. 31-48; Ronald C. Jennings, “Pious Foundations in the Society and Economy of Ottoman Trabzon,
1565-1640”, JESHO, XXXIII (October 1990) 3, ss. 271-336; a.mlf., “Loans and Credit in Early 17th
Century Ottoman Judicial Records: The Sharia Court of Anatolian Kayseri” JESHO, XVI (1973) 2-3, ss.
168-216.
12 Abdul-Karim Rafeq, “The Syrian ‘Ulama, Ottoman Law and Islamic Shari’a”, TURCICA, XXVI (1994), ss.
9-31, s. 9; a.mlf, “City and Countryside in Ottoman Syria” (Urbanian in Islam III the Proceedings of the
International Conference on Urbanism in Islam October 22-28, 1989, Tokyo, Japan 1989) icinde, ss. 97-
144, s.114-115. Halep’te kurulan bir para vakfı icin bkz. Bruce Masters, The Origins of Western Economic
Dominance in the Middle East, Albany: State University of New York, 1988, s. 162
13 bkz. Tahsin Ozcan, “Para Vakıflarıyla Ä°lgili Onemli Bir Belge”, Ä°LAM AraÅŸtırma Dergisi, III/2 (Temmuz-
Aralık 1998), ss. 107-112
KANUNI DONEMÄ° USKUDAR PARA VAKIFLARI `32; 61
14 Mutevellinin yetki ve sorumlulukları konusunda ayrıntılı bilgi icin bkz. Nazif Ozturk, Elmalılı Hamdi
Yazır Gözüyle Vakıflar, Ankara: Turkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1995, s. 169 v.d.
15 bkz. Ozturk, a.g.e., s. 170, 195 v.d. Evkaf Nezareti hakkında ayrıntılı bilgi icin bkz. İbnulemin Mahmut
Kemal, HUseyin Husameddin, Evkâf-ı Hümâyun Nezâretinin Tarihçe-i TeÅŸkilatı ve Nüzzârın Terâcim-i Ahvâli,
Daru’l-Hılafeti’l-Aliyye (Ä°stanbul) : Evkaf-ı Ä°slamiyye Matbaası, 1335. Ayrıca bkz. Nazif Ozturk,
Türk YenilÅŸeme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, Ankara: Turkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1995.
`32; USKUDAR SEMPOZYUMU
17 bkz. Ozturk, Türk YenileÅŸme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müssesesi, s. 138 v.d.; a.mlf., “BatılılaÅŸma Doneminde
Vakıfların Cozulmesine Yol Acan Uygulamalar”, VD, XXIII (1994), ss. 297-309, s. 297 v.d.
18 Ozturk, Türk YenileÅŸme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi, ss. 141-142.
19 Evkaf Umum MudurluÄŸu, Evkaf Umum MüdürlüÄŸünün Cumhuriyetin Ä°lk On Senesindeki Ä°ÅŸleri Hakkında
Rapordur. Ankara: Evkaf Umum Mudurluğu, 1933, s. 21 v.d.; Vakıflar Umum Mudurluğu, Cumhuriyetten
Önce ve Sonra Vakıflar, Tarih Kongresi ve Sergisi Munasebetiyle Turk Tarih Kurumuna Takdim Olunan
Rapor, Ä°stanbul: Vakıflar Umum MudurluÄŸu, 1937, s. 54 v.d.; Mehmet Ä°pÅŸirli, “Avarız Vakfı” Türkiye
Diyanet Vakfı Ä°slâm Ansiklopedisi (DÄ°A) IV, s. 109; Ozturk, Türk YenileÅŸme Tarihi Çerçevesinde Vakıf Müessesesi,
ss. 142-144.
20 Vakıflar Banksı tarafından verilen bazı ilanlarda bu hususla ilgili bilgiler yer almaktadır. bkz. “Vakıflar
Dergisi, VII (1968), IX (1971) ve X (1973) ’de yer alan ilanlar.KANUNI DONEMÄ° USKUDAR PARA VAKIFLARI `32; 65
22 Ozcan, a.g.e., ss. 183-184.
YORUMLAR