Toptaşı Bimarhanesi (1873-1927)
Bimarhane Farsça bir sözcük, "bimar" hasta demek, "hane" ise bildiğiniz gibi "ev" demek; yani aslında hastahane demek.
Toptaşı Bimarhanesi (1873-1927)
Toptaşı Bimarhanesi
II. Selim'in baÅŸkadını ve III. Murad'ın annesi Nurbânu Sultan tarafından 1570-1579 yılları arasında Üsküdar/Toptaşı’nda yaptırılan, Valide-i Atik Bimarhanesi, Toptaşı Nurbânu Valide Sultan DârüÅŸÅŸifası, III. Selim tarafından kurulan Nizâm-ı Cedîd’e kışla olarak tahsis edildi. Bir süre sonra da askeri hastane olarak kullanılmaya baÅŸlandı (1799).
DârüÅŸÅŸifa binası 1865’te Ä°stanbul'da görülen ÅŸiddetli kolera salgınında koleraya yakalananlara hizmet verdi. Salgının ardından askeri depoya dönüÅŸtürüldü. Bir süre sonra Süleymaniye Bimarhanesi'nden getirilen akıl hastaları yerleÅŸtirildi ve bulunduÄŸu yere nispetle Toptaşı Bimarhanesi adı verildi (1873). Çevresine zararlı olduÄŸu ihbar edilen akıl hastaları, Zaptiye Nezareti hekimi ve ailesinin seçeceÄŸi iki hekim tarafından muayene edilip Toptaşı Bimarhanesi’ne yatırılmaya baÅŸlandı. Üsküdar Bimarhanesi adıyla da anılıyordu.
Irk, din ve mezhep ayırmaksızın bütün Osmanlı akıl hastalarına mahsus olan Toptaşı Bimarhanesi’nde hasta sayısı giderek artıyordu. AÄŸustos 1893’te kolera salgını baÅŸlayınca hemen kordona alındı ve giriÅŸ çıkışlar yasaklandı. KoÄŸuÅŸlar ve diÄŸer mekânlar klorla dezenfekte edilip içme sularının kaynatılmasına raÄŸmen koleralı sayısı 116’ya çıkmıştı (85 vefat, 31 ÅŸifa). Üsküdar Bimarhanesi’ndeki koleranın hasta fazlalığından kaynaklandığı düÅŸünüldü ve taÅŸradan hasta kabulü durduruldu. Bimarhanenin hasta sayısı 150 kadın, 300 erkek olmak üzere 450 kiÅŸiyle sınırlandırıldı.
II. MeÅŸrutiyet’in ilânından sonra Toptaşı Bimarhanesi esaslı bir onarıma alındı. Müzikle tedavinin eski bimarhanelerde de uygulandığı dikkate alınarak bir gramofon ve çok sayıda plak satın alındı. Gramofondan müzik dinlemek akıl hastaları arasında büyük memnuniyet yarattı.
Dr. Mazhar Osman'ın Bimarhane sertabipliÄŸine tayiniyle köklü deÄŸiÅŸimler baÅŸladı (1919). Eski tedavi yöntemleri terk edildi. ÇaÄŸdaÅŸ bilgilere dayalı laboratuvarlar kuruldu. Bu laboratuvarlarda Türkiye’nin ilk nöropsikiyatrları yetiÅŸti. Dr. Mazhar Osman’ın (Uzman) giriÅŸimiyle Bimarhane’deki akıl hastaları Bakırköy’de kurulan Ä°stanbul Emraz-ı Akliye ve Asabiye[Akıl ve Sinir Hastalıkları] Hastanesi’ne taşındı (15 Haziran 1927). Bir süre boÅŸ kalan dârüÅŸÅŸifa binası uzunca bir müddet Gümrük ve Tekel Bakanlığı tarafından tütün bakım atölyesi olarak kullanıldı. (1935-1976).
DârüÅŸÅŸifaya Ä°mam-Hatip Lisesi yerleÅŸtirildi (1977). Dârülhadis ve dârülkurra bölümleri ise Toptaşı Cezaevi oldu. Sonraki yıllarda boÅŸaltılan dârüÅŸÅŸifa, aÅŸhane, tabhane, kervansaray, dârülhadis ve dârülkurra bölümleri önce Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne, 2010 yılında ise yeni kurulan Fatih Sultan Mehmed Vakıf Üniversitesi’ne tahsis edilmiÅŸtir. Günümüzde (2013) restore edilmektedir.
Prof. Dr. Nuran Yıldırım
Ä°stanbul Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı
Toptaşı Bimarhanesi (1873-1927)
Bimarhane Farsça bir sözcük, "bimar" hasta demek, "hane" ise bildiÄŸiniz gibi "ev" demek; yani aslında hastahane demek. Maristan, bimaristan, bimarhane hatta darüÅŸÅŸifa aynı ÅŸeyi, genel bir hastaneyi ifade etmek üzere kullanılan farklı karşılıklar. 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl baÅŸlarından itibaren eski darüÅŸÅŸifa binaları, yalnızca akıl hastalarını muhafaza etmek üzere kullanılmaya baÅŸlanmıştı. Bu tarihlerden itibaren "bimarhane" kavramının yalnızca delilerin konulduÄŸu mekânı ifade eder ÅŸekilde kullanılır olduÄŸunu görüyoruz.
Osmanlı devletinin 19. yüzyılda en önemli bimarhanesi, Süleymaniye Cami'nin de içinde bulunduÄŸu külliyede yer alıyordu. Süleymaniye Bimarhanesi, özellikle 1842 yılından itibaren kademeli olarak bir deÄŸiÅŸim sürecine girdi. Bu tarihten itibaren Süleymaniye Bimarhanesi, yalnızca akıl hastalarına (kadın ve erkek olmak üzere iki kısma ayrılan) tahsis edildi. 1873 yılında hastalar arasında ölüme neden olan bulaşıcı bir hastalık gerekçe gösterilerek Toptaşı Bimarhanesi'ne taşındı. Hastalar geceyarısı kayıklarla Üsküdar'daki mekâna gizlice taşınmıştı. 1924 yılı ekim ayından itibaren de bu defa hastane, tüm hastalar ve personeliyle birlikte Bakırköy'e naklolundu.Toptaşı Bimarhanesi, aslında "zamanının bir kurumu" idi. ÇaÄŸdaşı pek çok hastane gibi, benzer zorluklarla yüz yüze gelmiÅŸti. Zorlukların başında, artan hasta nüfusu karşısında artmayan yatak sayısı ve bütçe meselesi geliyordu. Sorunların da çözüm önerilerinin de merkezinde yer alan konu kapasite meselesiydi.
Bimarhane idarecilerine göre, kapasite sorununun çözümü için, artan hasta sayısı karşısında yatak ve personel sayısının arttırılması ve yeni koÄŸuÅŸlar/hasta odaları inÅŸa edilmesi gerekiyordu. Ä°nÅŸaat masrafları için bulunması gereken tahsisatın yanı sıra, yatak kapasitesinin artırılması yani daha fazla hasta sayısı, ihtiyaçlar ve yeni personel alımı vb. nedenlerle bimarhaneye ayrılan ödeneÄŸin de artırılmasını gerekirdi.
Öte yandan kapasite sorununun en önemli nedeni olarak, baÅŸka vilayetlerin akıl hastalarını Toptaşı'na göndermesi gösterilir. Toptaşı Bimarhanesi'nin, ilk yıllarında "Ä°stanbul ve bilad-ı selase"deki hastalara ancak yetebileceÄŸi söylenirdi. Ancak ilerleyen yıllarda, Toptaşı Bimarhane'sinin "sadece Ä°stanbul halkına hizmet vermesi gerekirken" ifadesi daha sık yer almaya baÅŸlayacaktı.
Kapasite sorununun bir diÄŸer nedeni olarak da gayrimüslimlerin kendi bimarhanelerine koymaları gereken hastalarını Toptaşı'na göndermeleri gösterilir.
Toptaşı Bimarhanesi'nin kime ait olduÄŸu sorusu bu noktada önem kazanmaktadır: Her ÅŸeyden önce Toptaşı, "hükümet bimarhanesi" (bimarhane-i amire) olması nedeniyle devletin (devlet/kamu tımarhanesi, public lunatic asylum); Ä°stanbul'da bulunması nedeniyle Ä°stanbul halkının (vilayet tımarhanesi-provincial lunatic asylum); Süleymaniye Bimarhanesi'nden devrolunan geleneksel hasta kabulü açısından düÅŸünüldüÄŸünde Dersaadet ve Bilad-ı Selase halkının (bölgesel tımarhane-regional lunatic asylum); çoÄŸunluÄŸunu Müslüman akıl hastaları oluÅŸturduÄŸu için Müslümanların (Ä°slami tımarhane, islamic lunatic asylum); çoÄŸunluÄŸunu tüm vilayet ve taÅŸralardan gönderilen akıl hastaları oluÅŸturduÄŸu, aynı zamanda Hristiyan ve Musevi dinlerinden hastaları da kabul ettiÄŸi için Osmanlı halkınındır (Osmanlı tımarhanesi- Ottoman lunatic asylum).
Yine, çok geniÅŸ bir coÄŸrafya ve kültürel, dinsel farklılıkları ile birlikte yönetsel olarak bir imparatorluk baÅŸkentinde yer alışıyla da, Toptaşı'nın "emperyal bir tımarhane" (imperial lunatic asylum) olduÄŸu söylenebilir.
Erken dönemindeki iyimserlikler ve insani amaçlara raÄŸmen, sınırlı maddi ve fiziksel imkânlarıyla Toptaşı, daha çok muhafazanın gerçekleÅŸtirildiÄŸi bir tür hapishane tipi bimarhane ÅŸeklinde çalışmıştı.
Hastalar farklı sınıfsal, dinsel ve mezhepsel kökenlere sahipti. Erkekler kadınlardan iki kat, Müslümanlar gayrimüslimlerden on kat fazla nüfusa sahipti. Orta sınıflar ve iÅŸsizlerin çoÄŸunluÄŸu oluÅŸturduÄŸu bimarhanede, her dönem için taÅŸradan gelenler Ä°stanbul halkından daha fazla yer tutardı.
* Dünden bugüne hastanenin baÅŸhekimleri: Mazhar Osman'ın 1940 yılı sonunda Bakırköy'den istifa ile ayrılmasının ardından RüÅŸtü Recep Duyar (1940-43) ve Ahmet Åžükrü Emed (1943-45) görev yapmıştır. Çok partili hayat ve DP dönemine denk düÅŸen yıllarda (1945-1960) Fahri Celal Göktulga baÅŸhekim olmuÅŸtur. 27 Mayıs 1960 darbesinin hemen ardından Faruk Bayülkem göreve getirilmiÅŸ ve 1977 yılına kadar görevde kalmıştır. Koalisyon hükümetleri döneminde sırasıyla Ferruh Ünsalan (1977-78) ve Tevfik Özbey (1978-79) görev yapmıştır.
12 Eylül 1980 darbesinden bir yıl önce göreve baÅŸlayıp 1988 yılına kadar devam ettiren Yıldırım Aktuna, Özal Dönemi'nin baÅŸhekimidir. Yine geçiÅŸ dönemi olarak düÅŸünülebilecek bir devrede, Salih YaÅŸar Özden (1989) ve Halil ToplamaoÄŸlu (1990-1994) görev yapmıştır. Ardından doksanlı yılların ortasından itibaren yaklaşık on yıl süreyle Arif Verimli (1994-2003) iÅŸbaşındaydı. 2003 yılından itibaren ise sırasıyla Musa Tosun (2003-2005), Medaim Yanık (20005-2009) ve Erhan Kurt (2009-) baÅŸhekimlik görevinde bulunmuÅŸtur.
Toptaşı'nın "emperyal bir tımarhane" olduÄŸu söylenebilir.
Fatih Artvinli
Ä°stanbul - BÄ°A Haber Merkezi
YORUMLAR